İçgüdüler

İçgüdüler; insanlık safhasından önceki safhalar için “varlığın meydana gelmesiyle başlayıp, inkişaf safhaları boyunca gelişen, insanların ‘idrak’ dedikleri kudretin basit veya ilkel halleri” olarak tanımlanabilirse de, insanlardaki içgüdülerin diğer safhalardakilere kıyasla geniş bir mahiyet farkı göstermesinden dolayı, terimin tüm safhaları kapsayacak genel bir tanımı yapılamaz; inkişaf safhalarındaki hallerinin ayrı ayrı ele alınması gerekir. (116, 117, 165, 54) En ilkel ve ilk içgüdü, ‘varlık’taki “mekanik içgüdü”dür; bu, bitkilerde “sezgi otomatizmaları”na ya da “otomatik içgüdüler”e dönüşür, bitkilerdeki “sezgi otomatizmaları” ise, hayvanlarda “sezgiler” hâlini kazanır. (54, 193) İdrâkin kendi kendisine müdahalesinin olmadığı, insanlık safhasının ilk kademelerindeki insanlara, onları yönlendirmek, organize etmek ve programlamak üzere vazifelilerce gönderilen vibrasyonların “idrak”teki ifadesine insanlar “içgüdüler” adını vermişlerdir; fakat insanlardaki içgüdülerin hayvanlardaki ağır ve kaba otomatizmalarla (hayvanlardaki içgüdülerle) karıştırılmaması gerekir. (165) İnsanlığın ilk kademelerindeki içgüdüler (insanlık safhasına özgü içgüdüler) yerini zamanla sezgilere (insanlık safhasına özgü sezgilere) terk etmiş, sezgiler de yerlerini tedricen idraklere terk etmişlerdir. (291-292)

Varlık safhası öncesindeki ya da “mekanik içgüdü” öncesindeki durum

Varlık safhasına girmemiş ‘ilk hidrojen atomu’ kademelerinde tatbikat gören, idareleri altında bulunmayan maddelerde “pasif ve mekanik” olarak hazırlanan ‘ruh’larda henüz bir “mekanik içgüdü” bile yoktur. (50) Ruhlar, ‘varlık safhası’na doğru ilerledikçe, maddeler arasındaki ilişkilerin ‘nedensellik prensibi’ karşısındaki durumlarına ilişkin ilk içgüdülerin, içgüdüsel davranışların hazırlıklarını otomatikman (otomatik olarak) yaparlar. (43, 51) Tekâmülleri oranında gitgide, ruhların, madde kombinezonları (Madde kombinezonu) arasındaki ilişkilere ait ilk davranış içgüdülerinin kazanılması hazırlıkları ilerler. (51)

Varlık safhasındaki en ilkel içgüdü: Mekanik içgüdü

Nihayet, ruhlar, insanların idrak kelimesiyle ifade ettikleri kudretlerinin en basit hâli olan içgüdülerini, ancak varlığın meydana getirilmesi sırasında, maddenin bu kademedeki durumlarından faydalanarak kullanabilme imkânına kavuşurlar. (116-117) Varlığın meydana getirilmesi demek, bir araya toplanmakta olan, inkişaf etmiş hidrojen atomunun yayınladığı dağınık, yüksek enerjilerde, “idrakin en ilkel hâli olan içgüdü”nün tezahür etmeye başlaması demektir. (116)

Artık maddeler arasındaki ilişki ve hareketlerin içgüdüsel davranışlarına sahip olabilecek bir tekâmül kademesine ulaşmış bulunmakla birlikte, yeni meydana gelmiş varlık, idrak bakımından henüz pek basit ve ilkel durumdadır; ancak mekanik denilebilecek bir içgüdüyle yaşamaktadır. (54, 51-52, 55) Ondaki bu “mekanik içgüdü”; hidrojen âleminde geçireceği ebediyet denilecek kadar uzun bir inkişaf süresi boyunca, çok yavaş olarak ilerleyecek ve tedricen, sırayla, yerini önce “sezgi–içgüdüler”e, sonra “sezgiler”e, daha sonra “sezgi–idrâkler” e ve nihayet “ilkel idrakler”e bırakacaktır. (54) Hidrojen âleminde anlaşılan anlamdaki idrakin başladığı safha insanlık safhasıdır. (193)

Bitkilerdeki otomatik içgüdüler

Bitki bedenlerinin kurulması safhası, varlıkları idrakin ilk pırıltıları olan “sezgiler”e hazırlayıcı safhadır; bitkilerde ilk ilkel sezgilere geçiş alıştırmaları başlar. (56, 193) Bu safhada özgürlüğün sınırı –yine pek dar olmakla beraber– öncekine oranla bir miktar daha genişletilmiş ve “sezgi otomatizması” başgöstermiştir. (193, 56)

Bitkilerde içgüdüsel hamle ihtiyaçları belirmiş ve bunun basit tatbikatları da başlamıştır. (100) “İdrak”in bitkilerdeki karşılığı, insanların kabul ettiği mânâdaki idrakten bambaşka bir mânâyı taşır; bitkilik safhasında idrak ve irade hissedilmeyecek derecede basittir, ilkeldir, adeta “içgüdüsel hamleler” hâlindedir. (99) Onlarda idrak ancak en basit içgüdüler hâlinde, “otomatik içgüdüler” diyebileceğimiz en basit hâliyle mevcuttur. (115) Bu da insanların sahip oldukları idrak kademelerinden çok uzak bir hâl gösterdiğinden, “idrak” sözcüğüyle nitelendirilemez. (116)

Bitkilerde içgüdüsel hamle ihtiyaçlarının çok basit tatbikatları olmakla birlikte, bu, o safhadaki varlıkların hayat ihtiyaçlarına yeterli gelmektedir, yani onların hayat icaplarına yeterli gelecek kadar idrakin yerini tutmaktadır. (99, 100, 116) Bir bitkinin fizikte bilinen kılcallık özelliğine uyarak topraktan gıdasını kökleri vasıtasıyla alıp bedenine yayabilmesi, onları bedeninde kullanabilmesi ve harcayabilmesi, insanlar için “saklı kalacak” kadar ilkel olan içgüdüsel hamlelerini gösterir. (100) İşte bitkilerdeki inkişaf, bu anlamda düşünmek şartıyla, “otomatik”tir. (100)

Hayvanlardaki sezgi otomatizmaları

Bitkilerdeki sezgi otomatizmaları hayvanlarda kapsam kazanarak sezgilere dönüşmüştür. (193) Hayvanlarda ‘idrak’ ve irade özgürlükleri, bitkilerdekine kıyasla, artık insanların dikkatine çarpabilecek kadar inkişaf etmiş bulunmaktadır. (100) Hayvanlardaki ‘otomatizma’ bitkilerdeki otomatizmaya kıyasla geniş mahiyet farkları kazanmış bulunmakla birlikte, insanlardakine kıyasla halen ağır ve kaba durumda kalır. (165)

İnsanlık safhasındaki içgüdü

İdrakleri henüz “otomatik sezgi” kademesinde bulunan ilk insanlar, topluluk hayatından ziyade, ferdî hayatlar geçiriyorlardı. (164) Rastlanan küçük topluluklar ise bugünkü mânâda anlaşılan büyük mâşerî topluluk kavramlarından çok uzak ve bambaşka topluluklardı. (164) O zamanların bu gelip geçici toplulukları da açlık kaygısı, korku içgüdüsü, cinsel ihtiyaçlar gibi çok basit birkaç “içgüdüsel sezgi”den ileri gelen ihtiyaçlar altında oluşmaktaydı. (164)

İnsan, insanlık kademelerinde ilerledikçe vicdan realitesine ait duygu, bilgi ve idraki artar ve o oranda da özgürlüklerinin sınırları genişler. (102) İdraki genişledikçe de insan; yapması ve yapmaması icap eden şeyleri daha iyi sezmeye başlar, onlara uymak mecburiyetini duyar; fakat böyle olunca da, bu kez bizzat kendisi, özgürlüklerini sınırlandırmak zaruretini duymaya başlamış olur. (102) Bu suretle vicdan mekanizması gittikçe daha iyi idrak edilir ve insan o oranda otomatizmadan kurtulur ki, bu da onun adım adım vazife sezgisine yaklaşmasını sağlar. (102)

İlk insanlar, ileride edinecekleri geniş çaptaki özgürlüklerinin kendilerine kazandıracağı, bedenlerine idrakleriyle direkt olarak müdahale edebilme imkânlarına henüz sahip değillerdi. (165) Eğer kendi başlarına bırakılsalardı, inkişaf mekanizmalarının (otomatik safhadaki vicdanlarının) denge seviyelerini üst kademelere kendi kendilerine yükseltemezlerdi. (165) ‘İnsan-altı kademeleri’ndeki otomatik yürüyüşlerinden yeni ayrılmaya başlamış bulunan bu ilk insanlara bu yüzden, dış ferdî müdahalelerin lüzum ve zaruretleri bir süre daha devam etmiştir. (165) Yani, inkişaf mekanizmalarının denge seviyelerini yukarılara çıkarabilmelerini sağlamak maksadıyla, ilk insanların idraklerine “dışarıdan (vazife plânı vazifelilerince) ferdî müdahaleler”de bulunulmaya bir süre daha devam edilmiştir. (165)

İdrakin kendi kendisine müdahalesi, ‘insanlık hayatı’ başlangıcında ancak dış müdahalelerle ve yardımlarla mümkündür. (165) İnsanlar ilk devirlerde her şeyi otomatik ve idraksizce yapıyorlardı. (165) O yüzden insanlar buna “içgüdü” demişlerdir. (165) Bu “ilk zamanlar” da (ilk devirlerde), üst mâşerî plânların insanlar üzerinde daima müdahalesi olmuştur. (165) Fakat buradaki müdahale ifadesi yanlış anlaşılmamalıdır. (165) Buradaki müdahaleden maksat; yönlendirmek, organize etmek, programlamaktır. (165) Bundan daha aşırı mânâdaki müdahaleler insanlık safhasındakilere yapılmaz. (165) İşte “ilk zamanlar”daki bu dışarıdan (insanlara kendi öz varlıklarından değil de, vazifelilerden) gelen vibrasyonların idrakteki klasik ifadesi “içgüdüler”dir (yani insanlar bu tesirlere içgüdü adını vermişlerdir). (165) Fakat insanlardaki içgüdüleri, hayvanlardaki daha ağır ve kaba otomatizmalardan (hayvanlardaki içgüdülerden) ayrı tutmak gerekir. (165) Çünkü bu iki otomatizma arasında geniş mahiyet farkı vardır. (165) Böyle farklar bitkilerdeki otomatizmalar ile hayvanlardaki otomatizmalar arasında da mevcuttur. (165)

İdrakler inceldikçe bu içgüdüler yavaş yavaş daha zengin karakterler almaya başlar ve insanların “sezgi” dedikleri şekil ve hâllere girerler. (165) Dünyada içgüdülerin yerini sezgilerin aldığı “sezgi devri”nin başlamasıyla, içgüdülerin dolduramadıkları boşluk ve yetersizlikler yavaş yavaş, doğan sezgilerle dolmaya başlamış ve dünyada yüksek âlemlerdeki mâşerî plânların simetriği olan toplumsal (içtimai) hayat kurulmuştur. (165-166)

Otomatizma

İdrak

Tesirler

Son dünya devresi

Mâşerî plân

İnkişaf mekanizması