Şuurüstü; insan varlığının (Varlık), ‘şuur-ötesi’ denilen, beyne bağlanmamış serbest sahasının iki fonksiyon sahasından biri olup, varlığa gerek kendi ruhundan gelen, gerek civardaki varlıklardan gelen ve gerekse yukarıdaki varlıklardan inen ‘tesirler’in girdiği, şuur-ötesinin dışarıya açık cephesidir (tarafıdır). (141, 88, 149)
Varlığın ruhundan gelen tesirler varlığa bu kısmından girer. (141) Yukarıdan ve civardaki varlıklardan gelen tesirler de yine bu kısma inerler. (141)
Şuurüstü, şuur-ötesi sahasının iki cephesinden (tarafından) fonksiyon bakımından “dışarıya açık” olan cephesi (tarafı) olduğundan, devamlı olarak ruhundan ve diğer varlıklardan aldığı tesirleri içermektedir. (141) Şuurüstünün ‘şuur’ ile ilişkileri sonucunda; insanların ruhî plândan, diğer varlıklardan aldıkları tesirlerle şuurları arasında ilişki ve alışverişler kurulur. (88) ‘Beyin’, aldığı ruhî tesirlerle şuurüstüne bağlanır; yani beyne ruhanî plâna ait izlenimler şuurüstü kanalıyla gelir. (88) Fakat şuurüstünün şuurla irtibat ve alışverişi doğrudan doğruya olmaz; arada köprü vazifesini gören ‘şuurdışı’ yoluyla olur. (141)
Rüyalarda şuurüstü
Yukarıdan gelen ‘rüya’lar şuurüstünden giren tesirlerle oluştuğu için bunlara “nedeni şuurüstüne bağlı rüyalar” veya “şuurüstünden gelen rüyalar” da denilebilir. (145, 146) Bu tür rüyalar bir varlığın herhangi bir gaye ile bir insanın şuurüstü sahasına, göstereceği rüya ile ilgili vibrasyonları göndermesiyle oluşur. (145,146) Bu tesirler, şuurdışı kanalıyla şuura geçer ve şuurda amaçlanan izlenimlerin idrak edilmesini sağlarlar. (146)
Aşağıdan (dünyasal kaba ortamdan) gelen rüyaların daha dağınık, müphem (belirsiz, açık seçik olmayan, anlaşılmaz) ve sönük olmalarına karşın şuurüstünden gelen rüyalar, daha mazbut (derli toplu, düzgün, düzenli), daha canlı ve derin izlenimlidir (çabuk unutulmazlar). (146)
Kontrollü irtibatta ya da vazife medyomluğunda şuurüstü
‘Kontrollü irtibat’ın sözkonusu olduğu vazife medyomluğunda şuurüstünün rolü şöyle açıklanabilir:
Vazifeli varlıktan kalkan ve belirli mânâ ve izlenimleri medyomda uyandırabilecek titreşimleri içeren bir tesir, bir sürü ‘transformatör istasyonlar’dan geçtikten sonra medyomun varlığının şuurüstü ile irtibata geçer. (149) Şuurüstüne inen bu tesir de oradan şuurdışı kanalıyla medyomun ‘şuur merkezi’ne ve hangi melekesi veya fonksiyonu kullanılmak icap ediyorsa, o fonksiyonu idare eden ‘beyin merkezi’ne, örneğin konuşma merkezine gönderilir. (149, 150)
Fakat kontrollü irtibatta tesirin merkeze tam gelip gelmediğinin kontrolünün yapılması gerektiğinden, tesiri alan şuur onu şuurdışı kanalıyla tekrar şuurüstüne gönderir. (150) Görünüşte kontrolü medyomun varlığı yapıyormuş gibi görünürse de, aslında kontrolü yapan, o tesiri gönderen vazifeli varlıktır. (150) Kontrol sonucunda, tesirin konuşma merkezine giden hâlinin doğru veya yanlış olduğuna dair hüküm verildikten sonra, bu hüküm tekrar şuurdışı kanalıyla şuura gelir. (150)
Obsesyonun şuurüstü yoluyla açıklanması
Varlıkların diğer varlıklar ile ve kendi ruhları ile irtibatlarına sadece şuurüstü sahaları açık olduğundan, ‘obsesyon’ olayında bir obsesör varlık da obsede etmek istediği insanın şuurüstüne kaba tesirlerini göndermekle işe başlar. (157)
Obsesörün kaba ve yoğun olan tesiri şuurüstünden şuurdışı kanalıyla şuur sahasına gidince o sahayı işgal eder ve zamanla şuura tümüyle hâkim olur. (157) Bu hâkimiyet biraz daha ilerleyince şuurüstüne taşmaya başlar ve nihayet obsesör varlık, şuurüstü sahasını da tümüyle işgal eder. (157-158) O insanın şuurüstünün yerine kendisi geçmiş durumda olur. (158) Bu da, “artık o insanın öz varlığından gelen tesirleri hemen hemen kesilmiş ve tesirler öz varlığı yerine obsesör varlıktan gelmeye başlamış” anlamına gelir. (158) Yani o insan artık bütün emirleri şuurüstü yerini tutan obsesörden alır duruma düşmüştür. (158) O andan itibaren, yani obsesörün şuurüstü sahasını tümüyle işgal ettiği andan itibaren, obsede olan insan, obsesörü kendi varlığıymış gibi idrak etmeye başlar. (158)
Hipnotizmanın şuurüstü yoluyla açıklanması
Bir insan ne kadar kudretli olursa olsun, bedeninin dar imkânları içinde bulundukça diğer bir insanın şuurüstüne –az çok serbest hâlde bulunan bir obsesör gibi– doğrudan doğruya hâkim olamaz. (159) Ancak, hipnotizör çeşitli yollardan gönderdiği birtakım tesirlerle –kendisi de mekanizmasını bilmeden– süjeye (deneğe) ait şuurdışının şuurüstü ile irtibatı nı aşağıdan keser. (159) Şuurüstünden gelmesi gereken tesirler kesilince de süjenin şuuruna kendi tesirlerini göndermeye başlar. (159) Dolayısıyla burada tesirler, obsesyonda olduğu gibi şuurüstünden gelmeyip, şuura doğrudan doğruya şuurdışı kanalıyla gelirler. (159)

