Yeni dünya devresi; ‘son (şimdiki) Dünya devresi’nin 2059’u izleyen yıllardan birindeki kapanışıyla başlayacak ve 60 bin yıl sürecek olan ‘Dünya devresi’dir. (292, 282, 304)
Şimdiki devrenin kapanışı ve yeni devreye kalacak varlıklar
İnkılap ve intikal devrinin kıtaların batacağı son birkaç günlük “nihai safha”sındaki kargaşada insanların çoğu, kendi ihtiyaçlarına cevap verecek bir âleme gidecektir. (286, 284) Fakat intikal anına, yüksek mekânlara henüz hazırlanamadan girecek olanlar, intikal devri kapandıktan sonra yine dünyada kalacak, gereken liyakati kazanıncaya kadar, az veya çok uzun bir süre boyunca eksik kalan taraflarını tamamlamak, yetiştirmek üzere, dünyanın yeni devresinde yaşayacaklardır: (256)
Dünya Okulu’ndan bu devrenin intikal devrinde mezun olma liyakatini gösterememiş gruptakiler; Dünya’nın yeni devresinin 60 bin yıl sonra gelecek inkılap günlerini (okulun bir sonraki kapanışını) beklemek ve o günlere hazırlanmak üzere sayısız ferdî, mâşerî sınavlar, mihnetler, mücadeleler, savaşlar, ölümler, cinayetler, hastalıklar, esaretler, hapishaneler, zindanlar, engizisyonlar, tımarhaneler, hastaneler, ‘ıstırap’lar, sıkıntılar, sefaletler, açlıklar, ağır hizmetler vs. içinde, kısacası dünya hayatının insan tekâmülünü hazırlayan ve her dünya devresi tarihi boyunca geçirilmekte olan bütün inkişaf malzemeleri içinde yaşamaya tekrar devam edeceklerdir. (292) İnkılap ve intikal devri
Ancak kendilerini yetiştiremedikleri için yeni dünya devresine kalmış bu varlıklar arasından, inkişaflarında büyük bir hız alıp, ‘vazife plânı’na hızla hazırlanabilmiş olanlar bulunursa, bunlar 5-10 ‘bedenlenme’den sonra, yani 8-10 yüzyıl süresinde yukarıdan kendilerine –‘liyakat’lerine göre– verilecek ‘vazife’lerini yapabildikleri takdirde (vazife plânına geçebilmek için mutlaka bir vazifeyi ifa etmek şarttır) yeni devrenin inkılap zamanını (60 bin yıl sonrasını) beklemeden, geçmiş dünya inkılâbı sırasında yüksek plânlara giden diğer mutlu insanların bulunduğu yerlere ulaşmak üzere, Dünya Okulu’nu tamamen terk edip gidebileceklerdir. (292)
Bu yeni devreye kalacak diğer insanlar ise, şimdiki devrede olduğu gibi, birbirine zıt görünen inanışlar, realiteler, bilgiler, itikatlar, dinler, mezhepler, ekoller ve kanaatler içinde, bazen otomatik, bazen yarı idrakli cehit ve gayretlerle boğuşarak, didişerek hakikat diye bir sürü realitenin peşinde koşacaklar, bir sürü hayal kırıklığına, aldanmalara, hatalara düşecekler, başarısızlıklara uğrayacaklar, hayatın çetin mücadeleleriyle karşılaşacaklar, çalışacaklar, didinecekler; çekici zevklerin aldatıcı çekicilikleri peşinde, asıl gaye ve hedeflerini unutmamaya gayret ederek, nihayet 60 bin yıl sonra gelecek yeni bir dünya inkılâbının eşiğine çok ağır ve zahmetli yürüyüşlerle ulaşacaklar ve ancak o zaman, artık bu dünyayı tümüyle bırakabilecek kudrete erişmiş bulunacaklardır. (292) Bu yavaş inkişaf temposu içinde insanların çoğu, artık maddenin mânâsını, imkân sınırlarını, hangi gayeler için olduğunu, insanlara ne dereceye kadar ve hangi yollardan faydalı olup hizmet edebileceğini anlamış ve öğrenmiş bulunacaktır. (292-293)
Yeni devrenin coğrafyası ve sağ kalma mukadderiyle yüklü insanlar
Kutuplar altüst olduktan sonra, kıtalar artık batmış olduğundan ve ortada eski coğrafî durumlara ait hiçbir oluşum kalmadığından, yeni kutupların kurulduğu noktaların artık eski ülkeler ve coğrafî durumlarla kıyas edilmesi sözkonusu değildir. (305) Yeni doğacak dünyanın da –eksen eğimi ne olursa olsun– yine bugünkü gibi bir kuzey, bir de güney kutbu mevcut olacak ve geçmiş devreye ait kutupları ise bütün coğrafî oluşumlarıyla birlikte, ebediyen unutulan bir maziye karışmış bulunacaktır. (305)
Yeni dünya devresi insanlarını, bugünkü dünyanın (kıtaların) batışı sırasında, şimdiki kıtaların yüksek yerlerinde ve tepelerinde kalan insanlar oluşturacaktır. (287) Oluşmaya başlayan yeni dünya şartlarında, yani vahşi bir çevrede yaşama mukadderiyle yüklü, az miktardaki sağ kalanlar büyük katastroftan (felaketten) geriye kalmış kaya parçalarından oluşan adalar üzerinde mahsur kalarak yeni devrenin en ilkel devrine başlayacaklardır. (286, 287, 294, 290, 257) Yeryüzü batarken (inkılap sırasında) karmakarışık olan denizlerin dibinden yükselen büyük kara parçaları, yeni devrenin kıtalarını oluşturacaktır; yani yeni yeryüzü, batan eski kıtaların deniz üzerinde kalabilmiş kısımlarına ait bazı adalar ve takımadalar ile deniz dibinden yükselerek ortaya çıkan bu yeni büyük kıtalardan oluşacaktır. (289, 286, 287) Fakat deniz dibinden çıkan yeni kıtalarda henüz insan bulunmayacaktır. (287) Bugünkü dünyadan, gelecek dünyaya intikal edecek insanların üzerlerinde yaşamaya mecbur kalacakları adalarda, bunlar eski kıtaların tepelik, kayalık yüksek yerleri olduğundan toprak bulunmayacak, insanlar etrafı denizle çevrili, sadece kayalardan ibaret bu adalarda mahsur kalacaklardır. (287) Böylece birkaç gün içinde olup biten bu işlerden (nihai safha olaylarından) sonra sükûnet geri gelecek, dünyada yıllardan beri bozulmakta olan genel denge, bu birkaç günlük krizini atlattıktan sonra yeni dünya şartlarına uygun olarak tekrar kurulacak, güneş yine aynı parlaklıkla yeni dünyanın ufuklarından doğarak onu canlandırmayı sürdürecektir. (287)
Sağ kalacak olanları bekleyen şartlar
Şimdiki dünyadan gelecek dünyaya kalacak insanlar, her ne kadar beden yapılarını ilk anlarda (zamanlarda) muhafaza edeceklerse de, bunların zihinsel durumlarında, zekâlarında, idraklerinde, duygularında, hafızalarında büyük gerilemeler meydana gelecek; şuurlarını kaybetmiş ve delirmiş olacaklardır. (287) Bu insanlar geçen dünya devresine, büyük uygarlıklarına, kendi ferdî, ailevî ve mâşerî hayatlarına ilişkin tüm bilgi ve kavramları unutacaklardır. (287) Hafızalarında ne geçmiş bilgilerinden, ne ilimlerinden, ne tekniklerinden, ne kabiliyetlerinden, ne alışkanlıklarından, ne de kendi eski kimliklerinden hiçbir şey kalmayacak, en ilkel insan hâlinde, yalnızca içgüdüleriyle hareket edeceklerdir. (287) İçgüdülerinin başında da korku içgüdüsü olacaktır. (287) Büyük dünya inkılâbı sırasında, gözleri önünde günlerce devam eden katastrofik olaylar (yıkım olayları), dünyanın korkunç ve gürültülü batışı, varlıklarında uzun süre devam edecek büyük bir korku içgüdüsüne neden olacaktır. (287) Fakat bu insanlar, geçmişe ait tüm bilgilerini kaybettiklerinden ve aynı zamanda tam bir idraksizlik ve şuursuzluk içine girmiş bulunacaklarından bu korkularının ne nedenini, ne de mahiyetini asla bilemeyecekler, sadece onun devamlı baskısı altında yaşayacaklardır. (287) Üstelik, içine girmiş oldukları yeni dünya ortamının gittikçe vahşileşen ve kabalaşan şartları da bu korku içgüdülerini daha fazla arttıracak ve güçlendirecektir. (287-288)
Korku hissi, bu ilkel insanları beşer, onar bir araya toplayacaktır. (288) Her şeyden korkacak, korktukları zaman birbirlerine daha fazla yaklaşacak ve sarılacaklardır. (288) Bakışları korkak olacak, her hâl ve hareketlerinde korkunun bütün tezahürleri görülecektir. (288) Ara sıra, genellikle bir şeyden korktukları zaman, şuursuzca, anlamsız birtakım sesler çıkararak bağrışacak, düşüncesizce oraya buraya koşuşacaklardır. (288) Çünkü henüz konuşmasını bilmeyecek ve işaretlerle dahi anlaşabilmek liyakatinden yoksun bulunacaklardır. (288) Mesela, bir tanesi bağırmaya başladığı zaman, özellikle korku içgüdüsüyle diğerleri de ona uyarak bağırmaya başlayacak, bir süre birlikte bağrıştıktan sonra, korkularının biraz yatışmasıyla hep birden, tekrar susacaklardır. (288)
Önceki dünyadan yeni dünyaya geçen, aç, çıplak, aletsiz, vasıtasız, hiçbir şeyi olmayan; özellikle akılsız, düşüncesiz, şuursuz hâlde kalan; sadece korku ve açlık içgüdüleriyle hareket eden bu zavallı insanların kayalar üzerinde, vahşi hayvanlar arasında geçirecekleri anlar, pek çetin ve haşin olacaktır. (288) Yiyecek bulamayacaklar, giyecekten yoksun kalacaklar, sığınacak bir tek ağaç kovuğu göremeyecekler ve kayalarla çevrilmiş bir çevrede tabiatın bütün olaylarıyla karşı karşıya kalacaklardır. (288) Güneşin ışığı vücutlarını yakacak, soğuk rüzgârlar ve havalar çıplak bedenlerini hırpalayacaktır. (288) Vahşi hayvanların saldırışlarından kaçışacaklar; beş’i on’u, bir arada, kayaların aralarına veya taş oyuklarına sığınacaklardır. (288) Bütün bu durumlar da, onlarda zaten mevcut bulunan korku içgüdüsünü büsbütün arttıracaktır. (288)
İdrak ve zekâları, taşları yontarak onlardan kendilerine av veya savunma silâhı yapabilecek durumdan henüz çok uzak olduğundan, ilk zamanlarda henüz “taş devri”ne bile girmiş olmayacaklardır. (288) Yalnız kaba içgüdülerden ibaret olan bütün ihtiyaçlarını, çıplak ve hiçbir aletle donanmamış bedenleriyle ve kuşkusuz hep içgüdüsel olarak gidermeye çalışacaklardır. (288) İçgüdüler, Otomatizma
Mesela, açlık hissinin kendilerinde uyandırdığı ihtiyaçlarla, hayvanların en zayıfı gördüklerine birlikte saldıracak ve kendi aralarında yine en zayıf buldukları hemcinslerine hücum ederek, onları parçalayacak ve yiyeceklerdir. (289) Yamyamlık, eski dünyanın batışı sonrasında, ilk anlardaki (zamanlardaki) hayatları için en tabiî (doğal) ve zorunlu bir hareket olacak ve yeni dünyadaki ilk hayatlarına böyle birbirlerini yemekle, yani yamyamlıkla başlayacaklardır. (289)
Yeni devrenin 300 yıl sürecek ilk devri: Kabalaşma devri
Üstte belirtildiği gibi, eski dünyadan kalan insanlarla meskûn adalar kayalıklardan ibaret olacak, buralarda hiç toprak bulunmayacaktır. (289) Dolayısıyla yeni devrenin bu ilk insanlarının çevresinde bitki hayatı henüz mevcut olmayacaktır. (289) İşte bu hâlde bulunan yeni dünyanın ilk durumu, kısa bir zamanda vahşileşmeye başlayacaktır. (289) Her şey basitleşecek, ilkelleşecek, vahşileşecektir. (289) Eski dünyada mevcut olan, zirveleri yuvarlak dağ ve tepeler yeni dünyada görülmeyecek; onların yerine tepeleri sivri, testere şeklini almış dağlar ve sıradağlar meydana gelecek, keskin vadiler görülecek; her şey sivrileşecek, keskinleşecek ve haşin bir çehre alacaktır. (289)
Varlıkların, yaşamakta oldukları çevrelere uymaları zorunludur: (289) Dünyaya gelecek varlıklar bedenlerini ancak, içlerinde bulundukları çevrenin maddelerinden kuracakları için, yeni dünyaya geçmiş insan ve hayvanların da nesilleri üredikçe, doğal olarak kabalaşma gösterecekler, kaba olan çevrelerine uyacaklardır. (289) Onların bu kaba çevreye intibakları sonucunda, bedenleri hızla kabalaşacaktır. (289) Geçen dünyadan yeni dünyaya geçmiş hayvan ve insanların bedenlerinde görülecek bu kabalaşma hâli, ilkel çevrelerine ait ihtiyaçlarına bağlı olarak nesilden nesile (kuşaktan kuşağa) artacak ve uzun süre devam edecektir. (289) Mesela nesiller ilerledikçe iri gövdeli hayvanlar ortaya çıkacak, bu hayvanlar vahşi olacaktır; adalarda toprak ve sonuç olarak bitki olmadığı için, buralarda, geçmiş dünyanın ot ve bitki yiyen uysal hayvanlarına rastlanmayacaktır. (289-290)
Aynı şekilde, yeni dünyaya geçen ilk insanların da nesilleri ilerledikçe, beden teşekkülatı (biçimleri, oluşumları) değişecek, onlarda da bir kabalaşma hâli başlayacaktır. (290) Haşin ve sert tabiatla, vahşi hayvanlarla ve birbirleriyle boğuşmak, çarpışmak durumunda kalan bu ilk insanların, hayat mücadelelerinin doğuracağı yeni ihtiyaçlara uygun olarak, beden yapı ve teşekkülatı (biçimleri, oluşumları) esaslı değişimlere uğrayacaktır. (290) Yani nesiller ilerledikçe, bütün karakteristikleriyle (özellikleriyle) bu kaba çevreye uygun bedenler ortaya çıkacaktır: (290)
Artık geçmiş dünyada olduğu gibi, ince uzun insan bedeni kalmayacak; beden yayvanlaşacak, gövde irileşecek, kaslar güçlenecek, göğüs genişleyecek, kollar uzayacak, ayakların iş görme kabiliyeti artacak; gerektiğinde el parmakları gibi çalışacağı için ayak parmakları da büyüyecek; kol ve ayaklar güçlenecek, kafatası da ona göre yeni biçimler alacaktır: (290) Entelektüel (fikrî, zihinsel) hayattan ziyade, sansüel (duyusal, hissî) içgüdülere hizmet etmek durumunda kalan o günkü beynin yükü, medeni (uygar) bir insanın zihinsel faaliyetlerinden uzak olacağından, mükemmel bir beyne ve bu beynin korunmasına yönelik bir kafatasının oluşmasına lüzum kalmayacak ve bunun sonucunda da, alın, küçülecek ve kafatasının da küçülmesiyle geriye doğru çekik olacaktır. (290) Buna karşılık, yalnız et yemek zaruretiyle, ağız ve çeneler gelişecek, dişler sivrileşip keskinleşecek ve güçlenecek, ağızlar büyüyüp kabalaşacak ve öne doğru çıkık olacaktır. (290) Şiddetli hava etkilerine karşı korunmak için cilt yüzündeki kıllar sıklaşacak ve büyüyecektir. (290)
Dünya Okulu’na yeni adım atacak, okulun yeni öğrencileri olacak varlıklar
Yeni gelecek nesillerle başlayacak bu kabalaşma süreci 300 yıl kadar devam edecektir. (290) Bu süre sırasında dünyaya insan hâlinde gelecek yeni nesiller, Güneş Sistemi’nin başka gezegenlerinde hayvanlık ve insan-altı hayatlarına ait bütün inkişaf kademelerini tamamlayarak, artık bir insan bedeni kurmaya liyakat kazanmış bulunan ve insan hâlinde dünyaya gelmek ihtiyacında olan varlıklardan oluşacaktır. (290) Yani bu kabalık devrinde, eski dünyadan kalmış insanların evlâtları, diğer gezegenlerin insan-altı kademelerini henüz bitirmiş, ‘Dünya Okulu’na girmekle ilk insanlık kademesine yeni ayak basmış bulunan varlıklar olacaktır. (290-291) Zaten bu vahşi çevre de onlar için hazırlanmıştı. (291) Geçmiş dünyadan bu yeni dünyaya kalmış insanların vazifelerinden biri de, bu hayvanlıktan ve insan-altı kademelerinden insanlığa ilk geçecek varlıkları doğurmak, onlara analık babalık yapmak olacaktır. (291)
Kıtaların iskânı
İnsanların bu kayalık adalarda geçirecekleri süre esnasında, henüz meskûn olmayan yeni kıtalarda toprak mevcut olacak, buralara günlerce, aylarca muazzam yağmurlar yağacak ve bunun sonucunda da kıtaların bazı yerlerinde iri gövdeli uzun ağaçlardan oluşmuş, balta görmemiş vahşi ormanlar ortaya çıkacaktır. (291)
İnsanlar, daha önce bulundukları yerlerden ayrılabilmelerine ne düşünceleri, ne kudretleri, ne de içinde bulundukları imkân ve vasıtaları izin vermediklerinden, bulundukları kayalık adalardan kalkıp bu kıtalara gidebilmek kudretine, ancak kayalar üzerinde 300 yıl kadar sürecek bu “kabalaşma devri”nden sonra erişecekler ve böylece kıtaların ormanlarından, bitkilerinden ve diğer imkânlarından istifade etmeye başlayacaklardır: (291) 300 yıllık kabalaşma devrinden sonra, inkişafa doğru (inkişaf yönünde seyreden) ilkel ve basit kıpırdanışlarla, içgüdülerinde meydana gelecek –yine basit olmakla beraber– biraz daha ileri ihtiyaçlar sonucunda, yavaş yavaş bu adaları terk edip büyük kıtaların kendilerine en yakın kısımlarına geçmeye başlayacaklar ve böylece, yeni bir dünyanın kuruluşunun sonraki tüm icaplarını yerine getirmek üzere, çok uzun sürecek ve çok ağır ilerleyecek bir inkişaf temposuna gireceklerdir. (291)
Yeni devrenin sonraki devirleri
Yeni dünyanın 60 bin yıl sürecek olan insanlık inkişafı devresi boyunca insanlar, yeni bir medeniyete (uygarlığa) ulaşıncaya kadar taş, demir, tunç devirleri gibi uzun devirler geçirecekler, ilk çağ, orta çağ gibi birtakım çağlar atlatacaklar, kısacası Mu devresinden şimdiki devreye kalan insanlarda olduğu gibi, bunlarda da yavaş yavaş içgüdüler sezgilere, sezgiler idraklere dönüşerek, idrâklerin inkişafıyla, tedricen mâşerî ve yüksek mâşerî plânlara geçilecektir. (291-292)
Kutupların ve eksenin değişmesi

