Rüyalar

Rüyalar; ya çevreden gelen ‘tesirler’in ya da ‘şuur-ötesi’nden gelen tesirlerin ‘şuurdışı’ndaki veya ‘şuuraltı’ndaki malzemeleri kullanarak meydana getirdikleri imajinasyonlardır. (144, 145, 146, 147) İmajinasyonda yaşatılan mekân reel ve hakiki bir kıymettir. (219)

İki ayrı tesir grubundan birine ya da diğerine ait bir tesirin müdahalesiyle meydana geldiklerinden, rüyalar, meydana getirildikleri tesirler açısından iki gruba ayrılırlar: Aşağıdan, yani çevreden gelen tesirlerle oluşan rüyalar ve yukarıdan, yani şuur-ötesinden gelen tesirlerle oluşan rüyalar. (144)

Aşağıdan gelen rüyalar

Aşağıdan gelen rüyalar, çevreden gelen dünyasal tesirlerle meydana gelen rüyalar olup, yukarıdan gelenler kadar önem taşımayan rüyalardır. (144, 145, 146, 147)

Bu tür rüyaların meydana gelmesi şu örnekle açıklanabilir:

Uyumakta olan bir insanın ayağının, onu uyandıracak kadar şiddetli olmamak şartıyla, bir tüy parçasıyla hafifçe okşandığını farzedelim! (144) Buradan çıkan vibrasyonlar ayakla ilgili ‘beyin merkezi’ni uyandırmayacak, fakat rahatsız edecektir: (144) Çünkü o sırada kendi işiyle (gün boyunca karşılaşılan olayların şuurdışına aktarımıyla) meşgul olduğu için, çevreden gelen bu hafif tesirle uğraşmak istemez. (144) Dolayısıyla ayaktan gelen bu tesiri derhal omuzundan atarcasına, o sırada irtibatta bulunduğu ‘şuurdışı’ kanalıyla ‘şuuraltı’na aktarır. (144) Gerçi, çevreye karşı hareketsiz olan bu merkezin çevreden gelen bir tesiri bu şekilde aktarması da bir harekettir ama, kendisini uyandırmayacak kadar hafif şiddette gelen bu tesire, ancak bu işi yapabilecek kadar küçük bir hareket gösterebilir. (144) Fakat eğer tesir biraz şiddetlenirse, yani ayak, tesirin daha şiddetli olmasına neden olacak derecede okşanmış ise, hareketler artacak ve merkezin çevreye karşı olan hareket frekanslarının artması onu derhal içten dışa dönmeye, yani uyanmaya mecbur kılacaktır. (144-145)

Şimdilik tesirin ilgili merkezi uyandırabilecek derecede şiddetli olmadığını farzedelim: Ayaktan gelen ve ilgili merkezce şuuraltına aktarılan bu tesir, şuuraltına girince, orada mevcut olan sayısız izlenimlerden, rastgele, kendisine uygun olanları yakalar ve onları harekete geçirir. (145, 144) Böylece şuuraltında bir imajinasyon işlemi otomatikman (otomatik olarak), kontrolsüz olarak meydana gelmiş olur. (145) [Beyinde meydana gelen her hareketin şuur merkezine ya doğrudan doğruya ya da başka kanallardan yansıması bir kuraldır. (145) Ancak bu yansıyan tesirler bazen şuurda o izlenimleri uyandırmayacak kadar güçsüz olurlar. (145) Bu takdirde şuur merkezi, vazifesini idrak etmeden yapar. (145) Otomatik medyomluk.] Şuuraltına aktarılmış sözkonusu tesirle harekete geçirilen, şuuraltında meydana gelen bu imajlar şuurdışı kanalıyla şuura yansırlar. (145) Eğer bu yansıyan izlenimler şuuru harekete geçirecek kadar güçlü iseler şuurun çevreye ait olan bu imajları alacak kadar frekansı (şuur merkezindeki molekül gruplarının ya da bunlarla ilgili hücrelerin hareket frekansı) artar, imajları idrak eder ve aynı zamanda uyanır. (145) İşte o anda rüya görülür. (145)

Eğer şuuraltından gelen vibrasyonlar şuur sahasını teşkil eden merkezin (şuur merkezinin) moleküllerinde lüzumu kadar hareket uyandırmazlarsa şuur merkezi kendi meşguliyetine devam eder, bu imajlarla meşgul olmaz, rüya da görülmez. (145)

Şuuraltından ‘şuur’a yansıyan imajlar, şuur tarafından ancak maddi bünyesine uygun şekillerde, yani mümkün mertebe (olabildiğince) dünya realitesine uygun şekillerde idrak edilir. (145) Şu hâlde rüya, görülen bir şey değildir; bir tür imajinasyondur. (145)

Bu olayın meydana gelmesi, yani ayaktaki harekete geçirici uyarılmadan itibaren şuur ile şuur ötesi arasındaki gidiş gelişler, saniyenin kesirleri (bölümleri, saliseler) içinde olup bittiğinden rüyanın görülüşü de aslında bir an meselesidir. (145)

Ayağına her tüy sürtülen insan mutlaka rüya görmez; örneğin ayağa bağlı olan merkez, kendi işine o kadar dalmış olabilir ki, ayaktan gelen bu tesirler onu harekete geçirmeyebilir. (145) Ayrıca, şuuraltından gelen vibrasyonlar, şuuru harekete geçirecek şiddette olmadığında da rüya görülmez. (145)

Yukarıdan gelen rüyalar

Yukarıdan gelen rüyaların mekanizması ile ‘entüvitif medyomluk’taki yüksek irtibatların mekanizması arasında büyük bir fark yoktur. (151) Aralarındaki fark, yüksek irtibatlarda (Kontrollü irtibat) sürecin daha canlı olması ve bir kontrol mekanizmasının sözkonusu olmasıdır. (151)

Nedeni yukarıya, şuurüstüne bağlı olan rüyaların mekanizması şöyle açıklanabilir:

Bir varlık herhangi bir gayeyle bir insana rüya göstermek istediği zaman, o insanın tâbi bulunduğu varlığın şuurüstü sahasına, göstereceği rüyaya ilişkin bazı vibrasyonlar gönderir. (145-146) Şuurüstüne gönderilen bu tesirler, şuurdışı kanalıyla şuura geçip, şuur merkezindeki moleküllerin frekanslarını arttırırlar ve bu da, gelen vibrasyonlara ilişkin izlenimlerin şuurda idrak edilmesini sağlar. (146)

Bu işleyiş şöyle olur: Uyku sırasında şuur, esas olarak şuurdışına dönük durumdadır. (146) Yukarıdan gelen tesirler maksatlı oldukları için, onların her biri şuurdışında mevcut olan ve arzu edilen bir izlenimi uyandıracak şekilde ayarlı olarak gelirler. (146) İşte esasen şuurdışıyla irtibat hâlindeki şuura inen bu ayarlı tesirler, şuurun şuurdışından istenilen izlenimleri almasını sağlarlar ve şuurda şuurdışından gelen imajların idrâk edilmesi meydana gelir. (146) Kısaca, rüyayı göstermek isteyen varlık, şuurdı şındaki sayısız malzemelerin niceliklerine göre göndereceği ayarlı tesirler sayesinde, o malzemelerden istediklerinin şuur sahasına çıkarılmasını sağlar. (146) Şu hâlde bu tür rüyalar da yine imajinasyon ile meydana gelmektedir. (146)

İki rüya grubunun karşılaştırılması

Yukarıdan gelen rüyalar ile aşağıdan gelen rüyalar, az çok tecrübeli insanlar tarafından kolaylıkla ayırt edilebilirler. (146) Aşağıdan gelenler daha dağınık, müphem (belirsiz, açık seçik olmayan, anlaşılmaz) ve sönüktür. (146) Şuurüstünden gelenler ise daha mazbut (derli toplu, düzgün, düzenli), daha canlı ve derin izlenimlidir (çabuk unutulmazlar). (146)

Yukarıdan gelen tesirlere bağlı rüyalarda daha ziyade şuura hitap eden maksatlı tertipler vardır; insana bir şeyler öğretmek gayesini güderler: Bunlar, bazı icaplar gereğince haber verilmesi lüzumlu olan, geleceğe ait bazı olayları bildirmek, herhangi bir duruma karşı ikazlarda bulunmak veya icap eden bazı bilgilerin sezgilerini vermek gibi çeşitli nedenler altında gösterilir. (146)

Aşağıdan gelen rüyalar ise, yukarıdan gelen rüyalara, yani şuurüstünden gelen tesirlere bağlı rüyalara kıyasla rastgele, rabıtasız (birbirine bağlı olmayan, düzensiz, tutarsız, dağınık) nitelikli rüyalardır. (146) Bununla birlikte, bunların tümüyle boş ve abes şeyler oldukları söylenemez. (146) “Rastgele, rabıtasız” ifadeleri diğer gruptaki rüyalara oranla belirtilmiş ifadelerdir. (147) Çünkü kâinatta lüzumsuz, mânâsız, abes hiçbir hareket ve oluş yoktur ve ‘Ünite’nin kontrol ve direktifi dışında kalmış bir tek hareket ve kıpırdanış yoktur. (146-147) Dolayısıyla, bu rüyalar da başka bir yönden tertipli ve hesaplı olarak cereyan ederler ve onlar üzerinde duruldukça öğrenilen ve kazanılan şeyler de vardır. (147)

İmajların alındığı iki kısım: Şuurdışı ve şuuraltı

Üstte belirtildiği gibi, çevreden gelen tesirlerle meydana gelen rüyalarda imajlar şuuraltından alınmış malzemelerle oluşur. (147) Yukarıdan gelen tesirlerle görülen rüyalarda ise imaj olarak şuurdışındaki malzemeler kullanılır. (147) Bununla birlikte, eğer rüyayı göstermek isteyen varlık, maksadının gerçekleşmesi için lüzum görürse, yalnızca o (şimdiki) dünya hayatına ait şuurdışındaki bilgilerden değil, aynı zamanda şuuraltındaki, geçmiş hayatlara ait bazı bilgilerden de yararlanabilir. (147) Doğal olarak, yukarıdan gelen rüyalardaki, şuuraltından bu tarzda alınan imajlar, çevreden gelen tesirlerle alınmış imajlardan oluşan derme çatma imaj toplulukları hâlinde olmazlar; daha tertipli, daha muntazam olurlar. (147)

Entüvitif medyomluk

İlham

Tebliğ

Tesirler