Şuur-ötesi; bedenlenmiş insan varlığının beden dışındaki ‘idrakî temerküz noktası’nda kalıp, bedene, yani beyne bağlanmamış kısımlarına (1/8’lik kısmına) ait serbest sahası olup, ‘şuuraltı’ ve ‘şuurüstü’ denilen iki kısımdan ya da fonksiyon sahasından oluşur, daha doğrusu iki fonksiyonu vardır. (140, 141, 88)
İki kısım sözünün açıklanması: İki fonksiyon
Üstteki “kısımlar” ve “iki kısım” ifadelerinden, varlığın kat kat veya iç içe, parçalanmalar, bölünmeler gösteren bir yapıya sahip olduğu anlamı çıkarılmamalıdır. (140) ‘Varlık’ insanların anladığı mânâda parçalanmalara, bölünmelere tâbi tutulamayacak süptil bir enerjiler bütünüdür. (140) Dolayısıyla varlık, maddelerde yapıldığı gibi kat kat veya iç içe ayrılmış kısımlar hâlinde düşünülemez, yani varlıkta ‘beyin’deki gibi lokaliteler belirlenemez. (140) Burada iki kısım sözüyle ifade edilmek istenen; bazı fonksiyonların yerine getirilmesi bakımından, varlıkta ayrı ayrı faaliyet hâlleri olmasıdır. (140) Yani bu ayrı faaliyet hâllerini, lokalite sembolü ile ifade etmek zaruretinden dolayı burada “iki kısım” ifadesi kullanılmaktadır. (140) Yoksa gerçekte varlıkta böyle, anlaşılan anlamda ayrılmış, bölünmüş kısımlar, parçalar yoktur. (140)
Herhangi bir yanlış anlaşılma olmaması için ve anlatılmak istenen şeyin daha kolaylıkla sezilebilmesine yardımcı olması için bu husus, varlığın durumuna oranla çok kaba ve dünyamıza ait bir realite olmakla birlikte, şu örnekle daha iyi açıklanabilir:
Boşlukta dağılmadan, toplu olarak duran belirli bir hacme sahip bir hidrojen kütlesi düşünelim! (140) Bu kütle bir sürü hidrojen atomundan oluşmuştur. (140) Bu atomların farklı farklı bazı işler göreceklerini farzedelim ve bu atomları görecekleri işler bakımından ayrı ayrı karakterlerde birkaç gruba ayıralım! (140) Bu suretle her grubun ayrı bir fonksiyonu olacaktır. (140) Mesela bir kısım atomların fonksiyonu ışık vibrasyonlarını yakalamak olsun, bir kısım atomların fonksiyonu ısı vibrasyonlarına mahsus olsun, bir kısım atomların fonksiyonu da elektrik vibrasyonlarını tespit etmek olsun! (140) Böylece fonksiyonları ayrılmış bulunan üç türlü atom karakteri bu hidrojen topluluğu içinde karmakarışık bir hâlde bulunmaktadır; yani bu atomlar fonksiyonları bakımından ayrılmış bulunmakla birlikte, ayrı ayrı yerlerde kümelenmiş gruplar hâlinde bulunmayıp, bir arada bulunmaktalar. (140-141) Fakat varlık yine de hidrojen atomu topluluğu gibi maddi bir durum göstermez. (141) Dolayısıyla bu örnekten aşağı yukarı bir sezgi elde etmek mümkünse de bu örneği varlığa aynen tatbik etmek pek doğru olmaz. (141) Çünkü varlık böyle belirli bir yerdeki, belirli bir kütle olarak dahi düşünülemez. (141) Şu hâlde ayrı ayrı lokalizasyonlara tâbi tutulamayacak varlıkta, ayrı ayrı fonksiyonlara sahip, idrak edemeyeceğimiz tesir kompleksleri mevcuttur. (141)
İşte şuur ötesi, yani varlığın bedene bağlı olmayan serbest sahası iki kısma bu şekilde ayrılmıştır; daha doğrusu varlığın bedene bağlı olmayan serbest sahasının böyle, birbirinden ayrı iki fonksiyon cephesi bulunur ki, bunlardan biri şuurüstü, diğeri şuuraltıdır. (141)
Şuur, şuur-ötesi, şuurdışı
Kısaca insan varlığının beyne (beyin hücrelerinin manyetik alanlarından oluşan, beynin manyetik alanlar sentezine) bağlı olan kısmı ‘şuur’, serbest kalan kısmına ait saha ise şuur-ötesidir. (140, 88, 86) Varlığın beyin hücrelerine bağlanmış tesir sahalarına insanlar –mahiyetini iyice bilmeksizin, sadece gözlemlerine göre– şuur demişler, serbest kalan, beyin hücrelerine bağlanmamış kısımlar hakkında ise, kendilerine meçhul kaldığından, açık bilgiler elde edememişlerdir. (87)
Şuur-ötesinden gelen tesirler, varlığın beyin hücrelerinin manyetik kanalına doğrudan doğruya bağlı bulunan sahaya iner ve oradan da, şuur merkezi ve beyin merkezleri yoluyla, bedenin yaşaması için lüzumlu yerlerde kullanılmak üzere ‘sinir istasyonları’na gönderilirler. (88, 139)
Şuur-ötesinin şuur ile irtibatı doğrudan doğruya olmaz; arada ‘şuurdışı’ denilen, köprü vazifesini gören aracı bir kısım, daha doğrusu bir fonksiyon daha vardır. (141) Yani şuurdışı, şuur ile şuurötesi arasındaki geliş gidişlere vasıta olan, varlığın üçüncü bir fonksiyon sahasıdır. (141)
Uyku sırasında ve uyanıklık sırasında şuur-ötesi
İnsanlar daima bir yandan, şuur-ötesi yoluyla, varlıklarından gelen ‘tesirler’le, bir yandan da çevrelerinden aldıkları tesirlerle karşı karşıya bulunmakta, yani ‘öz varlık’larından gelen tesirler ile dünyadaki çevrelerinden aldıkları tesirlerin dengesi içinde yaşamaktadırlar. (89) İnsan uyanık hâlde iken şuur bir taraftan varlıkla, diğer taraftan çevresiyle, yani dünya hayatıyla ilişkidedir. (143) Böylece gerek yukarıdan, şuur-ötesinden, gerek aşağıdan, dünyadan tesirler alır. (143) ‘Uyku’ hâlinde ise bazı ‘beyin merkezleri’nin ve şuurun dış âlemle ilişkileri kesilir; şuuru ifade eden merkez (Şuur merkezi) de dahil olmak üzere, bu merkezler, şuurdışına bağlanır ve ilgileri artık dünyaya değil, şuurötesine yönelir. (143, 146, 150) Buna, ‘merkezlerin kendi içine dönmesi’ denir. (143) ‘Rüyalar’a neden olan tesirlerin bir kısmı şuur-ötesinden gelen tesirlerdir. (144,145)

