Aslî tesirler

Aslî tesirler ya da ‘Aslî Prensip’ten gelen tesirler; hem kâinat-üstü ‘ruh’lara, hem de ‘kâinatlar’a doğrudan doğruya hâkim olan ve onları içine alan, “mahiyetini bilmediğimiz, Aslî Prensibin (Aslî Prensip) Kudreti”nin (Ünite’de tekil) ya da kudretlerinin, kâinattaki (Madde kâinatı), ‘Ünite’den süzülerek yayılan, tecelli ve tezahürleridir. (62, 63, 64, 31) “Aslî kaynak” tan gelen kudretlerin; “kâinat içinde yürüyen kısımları”nı ancak “tesir” hâlinde (olarak) anlayabiliriz. (63) “Kâinat dışında kalanlar”ın mahiyet ve durumları ise kâinat sakinleri için meçhuldür. (63) Bu tesirler, hem ruhlar âlemine, hem de kâinatları içine alan ve onlara hâkim olan, mahiyetini hiçbir vakit anlayamayacağımız, hatta sezemeyeceğimiz Aslî Prensibin icap (Aslî icap) denilen Kudretinin kâinatımıza ait ruhmadde durumları üzerindeki ifadesi ve tecellisidir. (38) Aslî Prensibin bu kudretinde hem ruhların sonsuz kâinatlara ait ihtiyaçlarından sadece kâinatımıza ilişkin ihtiyaçları (tekâmül ihtiyaçları), hem de bu ihtiyaçların karşılığı olan, kâinatımızın bütün madde imkânları içerilmiş vaziyettedir. (190) Kâinatın Ünite’den süzülerek gelen aslî tesirlerin kapsamı dışında kalabilen hiçbir zerresi yoktur. (195) Büyük icapları taşıyan bu tesirler, kâinatın bütününden en küçük zerresine kadar her tarafına nüfuz eder ve fonksiyonlarını yaparlar. (63)

Aslî tesirlerin iki türü Aslî tesirler, biri ruhlara ait, diğeri maddelere ait olmak üzere iki grupta ele alınır:

1- Aslî tesirlerin birinci grupta olanları (ruhlara ait olanlar ya da tekâmül değerleri), ruhların ihtiyaçlarını kâinata ve onların kâinattaki reaksiyonlarını da tekrar ruhlara yansıtan kudretlerin tezahürleridir. (63-64) Bunlar kâinata endirekt (Ruh-madde endirekt ilişkisi) olarak gelen, ruhlara ait tesirlerdir. (64) Bu tesirler –aslî kaynaktan gelmekle birlikte– ruhların davranışlarının ve ihtiyaçlarının birer ifadesidir. (64) Böylece ruhların ihtiyaçları kâinata tesirler hâlinde yansıtılır ve maddenin verdiği cevaplar da, yine aynı kanallardan, aynı kudretlerle ya da icaplarla ruhlara yansıtılır. (38, 28, 64). Kâinat ile ruhları birbirine yansıtmak ve bu suretle tekâmülü sağlamak için Aslî Prensip’ten gönderilmiş bu kudretler, ruhlara tahsis edilen varlı kların ve bedenlerinin belirli yapı ve mekanizmalarına iştirak ederler. (64) Bu tesirler kâinattan içeri girince ‘Ünite’ denilen, kâinatın son tekâmül sınırlarındaki “varlıklar ve icaplar birliği”ne gelirler. (64) Ayarlanmış olarak oradan, varacakları ortamdaki bir bedene yönelirler. (64) Bu tesirler doğrudan doğruya tekâmülle ilgili olduklarından, yani ruhlar ile varlıklar arasındaki irtibatı sağladıklarından bunlara “tekâmül değerleri” de denir. (64)

2- İkinci grupta olanlar (maddelere ait olanlar ya da esasî değerler) ise Aslî Prensip’ten kâinata, tekâmül icap ve zaruretlerinden dolayı, kaba maddede meydana gelmesi gereken formasyon, deformasyon ve transformasyonlar için giren tesirlerdir. (64) Aslî Prensip’ten kaba maddeleri, madde oluşumlarını lüzumlu formlara sokmak için çıkan bu kudretler, yine kâinat dışından önce Ünite’ye iner ve oradan da ‘âlemler’i, küreleri, varlıkları ve maddeleri tekâmül icaplarına göre hazırlamak ve yürütmek üzere, tesirler hâlinde kâinatın bütün cüzlerine ve bütününe dağıtılır ve pay edilirler ki, bunlara da esasî tesirler veya esasî değerler denir. (64) Bunlar herhangi bir madde ortamında, o ortamın cüzlerini bir nokta etrafında toplayarak bir çekirdek kurmak ve onun etrafına diğer cüzleri çekip madde teşekküllerini meydana getirmek suretiyle maddelerin, cisimlerin, kürelerin, ‘güneş sistemleri’nin, ‘galaksiler’in ve ‘âlemler’in vücuda gelmesini sağlarlar. (64)

Aslî tesirler ile tâli tesirler arasındaki farklar

Tâli’ tesirler, aslî tesirlerin ‘varlık’larda ve ‘madde’lerde bazı işlemlerden geçtikten sonra, değişmeleriyle ortaya çıkan, varlıklardan ve maddelerden mahiyeti değişmiş olarak dışarı aktarılan halleridir. (63, 64, 65, 80, 44)

Tâli tesirler, doğal olarak, daima aslî tesirlerin kontrolü altındadır. (45) Hidrojen atomunun çeşitli elementlerinden sonsuz kombinezonların kurulması, sayısız cisimlerin meydana getirilmesi, bu cisimlerin sonsuz varyeteler içinde bir araya getirilmesi ve dağıtılması suretiyle cisimlerin, madde kompozisyonlarının, bedenlerin, dünyaları dolduran türlü maddelerin ve nihayet dünyalar ve sistemlerin kurulması gibi faaliyetler, Ünite’den süzülen aslî tesirlerin ışığı altında, her kademede bulunan vazifeli varlıkların gönderdikleri sayısız tâli tesirlerle yapılır. (46) Atomun bünyesine tâli tesirler müdahale edemez; o, tümüyle esasî tesirlerin hâkimiyeti altındadır. (46) Buna karşılık atom elementlerinin her türlü kompozisyonları vazifelilerden gelen tâli tesirlerle –bulundukları tekâmül derecelerine göre büyük veya küçük çapta– kurulup dağıtılır. (46)

Esasî tesirin ilk hidrojen atomundan varlık safhasına kadarki fonksiyonu

İlk hidrojen atomu’nun bünyesi, varlık hâline gelinceye kadar yalnızca aslî tesirlerin hâkimiyeti altında inkişafına devam eder, tâli tesirler sözkonusu değildir; atoma doğrudan doğruya aslî tesirler iner. (45, 46, 51) İlk hidrojen atomunun teşekkül etmesinden (şekillenmesinden, oluşmasından) ilk varlık hâli meydana gelinceye kadar atomun bünyesine hâkim olan tesir, aslî tesirin esasî tesir denilen kısımlarıdır. (45, 43, 64, 41) Atoma inen aslî tesirde bir de, ruhlara ait olan, “tekâmül değerleri” denilen kısımlar vardır. (45, 43, 41) Aslî tesirler ‘Ünite’den süzülen ve maddeler ile ruhlara ait tesirlerdir. (51) Yani bu atoma inen aslî tesirde bir, atomun bünyesine ait maddi cephe; bir de ruha ait olarak gelen ruhî cephe vardır; daha açık bir deyişle, ilk hidrojen atomuna varlık hâline gelinceye kadar aslî tesirlerin, ruhlara ait olan “tekâmül değerleri” denilen kısımları ile maddelere ait olan “esasî değerler” (esasî tesirler) denilen kısımları gelir. (45)

Atomun bünyesine tâli tesirler denilen, kâinattaki varlıklara ait tesirler müdahale edemez; bu, tümüyle esasî tesirlerin hakimiyeti altındadır. (46) Ancak maddelerin varlık kademesine (Varlık safhası) kadar inkişafları sağlandıktan sonra, o andan (maddenin varlık hâline gelmesinden) itibaren doğrudan doğruya esasî tesirler gelmez; varlığın tâbi olduğu ruhtan, daha doğrusu aslî tesirin ruha ait olan kısmından tesirler (tekâmül değerleri) gelmeye devam eder ve kâinattaki çeşitli tekâmül kademelerindeki varlıklardan tesirler gelmeye başlar ki, bu sonuncuya tâli tesirler denir. (46) Kısaca varlık kademesine gelindiği ya da varlıklar kurulduğu anda, o maddelere daha önce gelmekte olan aslî tesirin maddelere ait esasî tesirler kısmı, yerini tâli tesirler denilen, üstten ve yanlardan gelen tesirlere terk eder ve aslî tesirin o maddelere zaten gelmekte olan “tekâmül değerleri” denilen kısmı, yani Aslî Prensibin ruhlara ait kudretleri gelmeye yine devam eder. (80, 45, 53, 116)

Tesirler

Tâli tesirler

Aslî icap

Ruh-madde endirekt ilişkisi

Aslî Prensip

Aslî Kudret ışığı konisi

Düalite prensibi