Öz idrak; ‘öz Varlık'taki “öz bilgi” denilen izlerin derinleşmesiyle genişleyen ve kapsam kazanan; ‘öz bilgiler’i ruha yansıtarak ‘tekâmül’ü sağlayan; ‘varlık’la kâinat sonuna kadar uzanan hakiki idraktir. (111, 112, 128, 155, 156)
Dünyada iken (bedenli olunduğu sırada) öz idrakin genişlemesi, onun vasıta olarak kullandığı beyne bağlı durumlarının kompleksleşmesi, zenginleşmesi ve yüksek, ince madde hâllerine doğru, yeni oluşumlara sahip olmasıyla ilgilidir. (128) Bilgi, İdrak
Öz idraki genişleten ve ona kapsam kazandıran öz bilgiler
‘Beden’ler varlığa sadece bir (birer) vasıtadan ibarettir. (110) Bütün kaba madde realiteleri ve realiteleri teşkil eden unsurlar, ‘vazife plânı’na insan bedenini değil, onu kullanan varlığı hazırlamaktadır. (110) Bunun mânâsı şudur: İnsan beynine göre kıymetlendirilmiş olan dünya ‘realite’leri öz varlığ a aynı hâl ve şekillerde geçemezler. (110) İnsan beyninin kıymetlendirdiği, dünyada bildiğimiz, gördüğümüz realitelerden öz varlığa geçenler, dünya maddelerine ayarlanmış bulunan realitelerin kaba hâl ve şekilleri değil, o realitelerin “asıl kıymetleri”dir. (111) Bu “asıl kıymetler”, bu realitelerin, öz varlıkta meydana getirmiş oldukları, varlığın ince bünyesine ve ihtiyaçlarına uygun, yüksek ve ince madde kombinezonları hâlindeki birtakım sonuçlarıdır. (111) ‘Küresel zaman’ veya idrakî zaman tekniği ile değerlenen bu ince kombinezonlar, dünyanın ‘yüzeysel zaman’ idrakiyle tarif edilemez ve nitelenemezler. (136)
Bunlara birer izlenim demek de doğru olmaz; çünkü bu kelime asıl mânâyı tam karşılamamaktadır. (111) İşte, mahiyetleri “insan idraki”ne göre pek müphem olan bu sonuçlar ya da izlenimler varlıkların ‘inkişaf’larına neden olan derin “izler”dir. (111)
İnsanlık safhasındaki tekâmül: Öz idrak kanalıyla öz bilgilerin ruha yansıtılması
Bu izlerin “derinleşmesi” demek o varlığ a ait olan ve tekâmülü sağlayan öz idrakin genişlemesi ve kapsam kazanması demektir. (111) Esasen öz idrak, varlıkla eş olduğundan, idrakin genişlemesi ve kapsam kazanması demek, bizzat varlığın inkişaf etmesi demektir. (111)
Yaşanan realiteler ve bu realitelere bağlı iyi ve kötü bütün ‘olaylar’ insanları çeşitli görünüşleriyle memnun eder veya üzerken, hakikatte bunlar, öz varlıkta –“o varlığın” bünyesine uygun değerlerle– insanın anlayamayacağı şekilde birtakım formasyon ve transformasyonlara neden olurlar. (111) Böylece orada, çok yüksek madde sentezleri içinde, dünyadaki görünüşlerinden bambaşka şekil ve tarzlarda, gittikçe değerlenerek zenginleşen ince kombinezonlar meydana getirirler. (111) Bunlar hakiki öz bilgilerdir ki, ruhların ‘tekâmül’lerine hizmet ederler. (111) Kısaca, kaba dünya maddeleri arasında realitelerin maddi şekil ve durumları birbirini kovalayıp hazırlayarak sürüp giderken, onların –eşanlamlı karşılıkları halinde- öz varlığa geçecek sonuçları da, kaba âleme mahsus ifadelerinden çok daha derin ve ince mânâlar hâlinde birike birike öz bilgileri beslerler. (111) Bunlar hakiki “tekâmül değerleri”dir. (111)
Vicdan, realite, idrak (dünya idraki), bilgi (dünya bilgileri), sevgi (dünyadaki sevgi) ve dünyada tezahür eden diğer bütün kıymetler; ancak beyin cevherinin imkânları dahilinde formlarını almış, maddi görünüşlerden ibarettir. (136) Bunların asıl kıymetleri, öz varlı kta meknuz olan kudretlerdedir; fonksiyonları da dünya imkânları içinde ancak öz varlığa hizmet etmek yolunda işler. (136) Dolayısıyla bunlar, yalnız dünyada geçerli olan yüzeysel zaman idrakiyle ölçülebilen, dünya şekil, hâl ve görünüşleridir. (136) Bunların besledikleri, inkişaflarına vasıta oldukları, öz varlıktaki asıl kıymetler ise; öz varlığın tâbi bulunduğu küre zamanının (küresel zamanın) sonsuz diyebileceğimiz idrak imkânlarıyla değerlenen hakiki kıymetlerdir ki, bu kıymetler (tekâmül değerleri), ruhun kâinattaki tekâmül ölçüsünü gösterir. (136)
Öz bilgilerle genişlemiş bulunan öz idrak, yani beden ortamının üstündeki varlığa ait olan ve varlıkla kâinat sonuna kadar uzanan hakiki idrak, dünyada endirekt olarak, beden kanalıyla içinde yaşamış olduğu realitelerin kaba görünüşleri yollarından faydalanır ve böylece tâbi bulunduğu ruhun tekâmülüne hizmet eder. (112) İnsanlık safhasındaki tekâmül, olay kombinezonlarına ait idrâklerin öz varlıktan ruha yansımasıyla sağlanır. (60) Diğer deyişle ruhun tekâmülü için olay (Olaylar) maddelerinin öz varlıkta meydana getirdiği sonuçların, yani öz bilgilerin, öz idrak kanalıyla ruha yansıması lazımdır. (128) Bu yüzden tekâmül ihtiyacıyla dünyaya gelen bir varlık, dünya olayları imkânlarından mümkün olduğu kadar fazla istifade etmeye çalışır. (128)
Beyne bağlı realiteler, öz varlıktaki idrake ait ince madde kombinezonları komplekslerini zenginleştirirken, öz varlıktan beyne yansıyan nurlu ışıklar da vicdan dengelerini üst seviyelere ulaştırırlar. (181)

