Hidrojen âlemi ya da safhası; insanlara sonsuz görünmekle birlikte, madde cevherinin sonsuz ‘inkişaf’ safhalarını içeren kâinatın sadece hidrojen atomu imkânlarıyla sınırlı, belirli ve küçük bir kısmından ibaret olup, yani ‘madde kâinatı’nın sayısız ‘âlemler’inden sadece biri olup; ‘aslî tesirler’ce ‘aslî madde’den meydana getirilen ‘ilk hidrojen atomu’nun inkişafı sonucunda oluşan; amorf saha ile ‘yarı-süptil âlem’ arasında bulunan; ‘yüzeysel zaman mekânı’ şartlarına tâbi olan âlemdir. (260, 261, 11, 59, 231, 10, 40) Âlem aslî maddesi
Hidrojen âleminin madde kâinatındaki âlemlerden sadece biri olması
Hidrojen safhası, ruhların tekâmüllerinde ilk madde safhasına ait karanlık, muazzam ve ebediyet kadar uzun, mekanik bir inkişaf safhasını (Hidrojenaltı safhası) izleyen bir âlemin, “varlıklar âlemi”nin başlangıcıdır. (260) Bu, bütün küreleriyle, ‘güneş sistemleri’yle, ‘galaksiler’iyle insanlar tarafından görülen, makrometrik olduğu kadar mikrometrik olarak da muazzam bir âlemi oluşturur ki, madde kâinatı denilince insanlar yalnızca gördükleri, mensup bulundukları, içinde yaşadıkları bu âlemi anlar, onu kâinat kabul ederler. (260) Oysa bu âlem, onlar için ne kadar sonsuz görünürse de, madde cevherinin sonsuz inkişaf safhalarını içeren kâinatın (madde kâinatının), sadece hidrojen atomu imkânlarıyla sınırlı, belirli ve küçük bir kısmından ibarettir ki, buna hidrojen safhası veya hidrojen âlemi denir. (260)
Âlemlerden oluşan sembolik kâinat modeli
Kâinatın kabaca bir sembolü yapılmak istenirse, âlemler, birbirleri içine girmiş, birbirlerinden büyük, merkezleri ortak otuz-kırk küreye benzetilebilir: (59) Bunların en kaba ve en ilkel olanı en ortada bulunan, en küçük küredir ki, buna amorf ilk madde safhası denir. (59)
Şekil-7’deki şemada, merkezleri ortak bu kürelerin ilk üçünün kesiti gösterilmektedir. (59) Burada “a” sahası; ruhların ilk maddeden (amorf maddeden) ilk hidrojen atomuna gelinceye kadarki mekanik tekâmül safhasına (hidrojen-altı safhasına) denk gelen, maddenin ilk inkişaf sahasını temsil etmektedir ki, bu saha oldukça karanlıktır. (59) Bunun üstündeki “b” sahası, bütün gök cisimleriyle birlikte hidrojen âlemimizi temsil etmektedir. (59) Onun da üstündeki “c” sahası, diğer deyişle “c” safhası ise hidrojen âlemimizin üstünde bulunan, kademe kademe yükselen diğer, sonsuz âlemlerin, bizim âlemimize nazaran ilk kademesidir ki, buna da yarı-süptil âlem denir. (59) Yarı-süptil âlem; en kaba, ilkel ve basit atomları, madde âlemimizin nüvesi olan ilk hidrojen atomunun en yüksek kombinezonlarına ait enerjilerden oluşmuş bir âlemdir. (315, 52) Bundan sonraki diğer safhalara denk gelen sahalar, gitgide birbirinden geniş olacak şekilde sürüp gider. (59)
Hidrojen âleminin inkişaf ortamları
“Kader”, yani ‘kader mekanizması’ her âlemde o âlemin imkânlarına göre tezahür gösterir ki, “kader”in hidrojen âlemine mahsus tezahürü ‘yüzeysel zaman mekânı’dır. (231) Hidrojen âlemi içinde, insanlar tarafından “madde” diye nitelendirilen ve kendilerine mahsus zaman ve mekân mekanizmalarına tâbi olan bütün cisimler, oluşlar ve realiteler bir araya gelerek birtakım topluluklar meydana getirirler ki, bu topluluklar arasında sayısız miktarda galaksiler vardır. (260) Hidrojen âleminin inkişaf ortamlarını oluşturan bu sayısız galaksinin içinde de milyarlar ve milyarlarca güneş sistemi bulunur. (261, 260) Bu sistemler bir çekirdek etrafında dönen, o çekirdekle bir bütün oluşturan çeşitli madde cüzlerinden, yani gezegenlerden kuruludur. (260-261) Bu sistemlerden bir tanesinin gezegenlerinden biri de Dünya’dır. (261)
İki unsurdan oluşmuş ilk hidrojen çekirdeğinin, diğer deyişle en ilkel hidrojen atomunun meydana gelmesi, kozmozdaki ilk maddeler
ilk kâinat maddesinin inkişaf safhasında, yani hidrojen-altı safhasında ‘aslî tesirler’in maddenin ortasına inip, amorf ortamın ilkel maddelerinden toplayarak atomu meydana getirmesi şöyle olur: (51)
‘Ünite’den bu amorf ortamın içindeki bir noktaya tesir gelir. (41) Bu bileşik tesirde, biri ruha, diğeri maddenin bünyesine ait olmak üzere, birbirine zıt karakter göstermekle beraber, birbirini tamamlayan, aynı hedefe yönelmiş iki tesir bulunmaktadır. (41) Aslında bunların ikisi de aslî tesirin kâinattaki, iki cephede görünen tezahürüdür. (41) Bu iki zıt tesir, birbirine zıt karakterde birleşmiş unsurlardan oluşan ikili bir madde vahdetini, yani bir “birim düalite” yi meydana getirir. Düalite prensibi, Madde kombinezonu. (41) Bu unsurlar (ilk çekirdeği oluşturan iki zıt unsur) o ortamda mevcut amorf maddenin bir kısmının, gelen tesirler altında hareketlendirilerek bir araya toplanmış hâlleridir. (41-42) Diğer deyişle bu hareketler sayesinde meydana gelen manyetik alan, o dağınık maddeleri bir araya toplar. (42) İşte bu hareketler aynı zamanda hidrojen âleminin ilk ‘hareket’leridir ki, bir ‘ruh’un o atoma bağlanması icaplarına göre aslî tesirler tarafından ayarlanmıştır. (42) Âlemimizin ilk maddesi olan ilk hidrojen atomu amorfa en yakın bir maddedir. (41) En basit madde. Âlemimizin ilk maddesi olan bu ‘ilk hidrojen atomu’, insanlar tarafı ndan teleskoplarla gözlemlenen bütün güneş sistemlerini, galaksileri, kısacası bütün astronomik cisimleri içeren (Âlem aslî maddesi), âlemimizin “ana”sı olan bir ‘madde kombinezonu’dur ki, kimyacılar tarafından bilinen “H” atomu, bu atomun çok ilerlemiş ve inkişaf etmiş hâllerinden biridir. (44)
Galaksilerin ve tüm astronomik cisimlerin görünmeyen ana maddesi
Aslî tesirlerce karanlık ortamda (amorf ortamda) meydana getirilen bu çekirdek, en basit haldeki ilkel hidrojen atomudur. (12, 44, 45) Bu ilk hidrojen atomları böyle birbirine zıt, fakat denge hâlinde bulunan ikişer unsurdan ibaret olup, âlemimizin en basit hâllerdeki aslî maddelerini teşkil etmektedirler. (42) İlk hidrojen atomlarından oluşan bu sahalar, astronomik âlemin bütün cisimlerini, kürelerini ve ‘güneş sistemleri’ni teşkil eden sayısız galaksi (Galaksiler) sahalarının ilk durumlarını meydana getirirler. (42) Hidrojen âlemimizi, yani astronomik vasıtalarımızla gözlemleyebildiğimiz güneş sistemlerinin, galaksilerin ve bütün astronomik cisimlerin ana maddesini, işte insanların henüz tanımadıkları hidrojen atomunun bu ilk çekirdek, nüve hâli teşkil eder. (54) Dünyamızın ve küreleriyle, sistemleriyle, galaksileriyle, bütün astronomik âlemimizin madde hâl ve şekilleri, bu hidrojen atomunun inkişaf etmiş durumlarının çeşitli kombinezonlarından meydana gelmiştir. (10)
Aslî tesirler o karanlık ortamda ilk çekirdeği ya da ilkel hidrojen atomunu teşkil ettikten (şekillendirdikten, oluşturduktan) sonra, zamanla, onun etrafına diğer cüzleri de toplayarak gittikçe daha kompleks ve daha inkişaf etmiş durumları meydana getirirler. (44, 12) Hidrojen âleminin en küçük cüzlerinden en büyük sistemlerine kadar bütün küre ve oluşumları (yani kozmik cisimler dediklerimiz) bu şekilde meydana gelir. (44)
Galaksilerin ve sistemlerin esasî tesirlerce teşekkülü
Kaba maddede meydana gelmesi gereken formasyon, deformasyon ve transformasyonlar esasî tesirlerce (aslî tesirlerin ikinci grubu) sağlanır. (64) ‘Aslî Prensip’ten kaba maddeleri, madde oluşumlarını lüzumlu formlara sokmak için çıkan bu kudretler, kâinat dışından önce Ünite’ye iner ve oradan da ‘âlemler’i, küreleri, varlıkları ve maddeleri tekâmül icaplarına göre hazırlamak ve yürütmek üzere, ‘tesirler’ hâlinde kâinatın bütün cüzlerine ve bütününe dağıtılır ve pay edilirler. (64) Esasî tesirler, herhangi bir madde ortamında, o ortamın cüzlerini bir nokta etrafında toplayarak bir çekirdek kurmak ve onun etrafına diğer cüzleri çekip madde teşekküllerini meydana getirmek suretiyle, maddelerin, cisimlerin, kürelerin, sistemlerin, ‘galaksiler’in ve âlemlerin vücuda gelmesini sağlarlar. (64)
Hidrojen âleminde vazifelilerce ya da tâli tesirlerce cisimlerin kurulması ve dağıtılması
‘Aslî tesirler’in hâkimiyeti altında kurulan ilk hidrojen atomuna, en son inkişaf kademelerine kadar (varlık hâline gelinceye kadar) yalnızca aslî tesirler gelir, ‘tâli tesirler’ gelmez. (45) Atomun bünyesine tâli tesirler müdahale edemez; o tümüyle esasî tesirlerin (aslî tesirlerin maddelere ait olanının) hâkimiyeti altındadır. (46)
Ancak, hidrojen atomunun türlü çeşitlerinin bir araya gelerek türlü cisimleri meydana getirmesi, varlıkların inkişafları için lüzumludur: (45) İşte insanlarca “cisimler” diye tanınmış olan, atomun bu kompozisyon ve kombinezonları na ise –yine ‘Ünite’nin yüksek kontrolü altında– vazifeli varlıklardan tâli tesirler gelir; bu tesirler bu cisimlerde çeşitli formasyon, deformasyon ve transformasyonlar yaparlar. (45) Dolayısıyla bu kompozisyonlara artık atomlara olduğu gibi doğrudan doğruya esasî tesirler inmezler; onların yerine tâli tesirler kaim (geçerli, var) olur, kuşkusuz bunlar da daima aslî tesirlerin kontrolü altındadır. (45) Yani atom elementlerinin her türlü kompozisyonları vazifelilerden gelen tâli tesirlerle –bulundukları tekâmül derecelerine göre büyük veya küçük çapta– kurulup dağıtılır. (46)
Böylece hidrojen âleminde tatbikatta bulunan ruhlara tekâmül imkânları hazırlamak için, vazifeli varlıklardan gelen tâli tesirlerle, hidrojen atomunun çeşitli ‘elementler’inden sonsuz kombinezonlar kurulur, sayısız cisimler meydana getirilir. (46) Bu cisimlerin sonsuz varyeteler içinde bir araya getirilmesi ve dağıtılması suretiyle, çeşitli formasyonlar meydana getirilerek, büyük ve küçük cisimler, madde kompozisyonları, bedenler, dünyaları dolduran türlü maddeler, nihayet dünyalar ve sistemler kurulur. (46) Bütün bunlar Ünite’den süzülen aslî tesirlerin ışığı altında, her kademede bulunan vazifeli varlıkların gönderdikleri sayısız tâli tesirlerle yapılır. (46)
Ruhların hidrojen âlemindeki tekâmül safhaları
Ruhların hidrojen âlemindeki tekâmül safhaları, sırasıyla ‘pasif intibaklar safhası’, ‘varlık safhası’, ‘bitkilik safhası’, ‘hayvanlık safhası’ ve insanlık safhasıdır. (Güneş Sistemi’mizde insan bedeninde tamamlanması dolayısıyla insanlık safhası adı verilen son safha diğer sistemlerde ise insana denk bedenlerden birinde tamamlanır). (58, 55, 61, 71, 80, 56, 57) Hidrojen âleminden önceki safha ise ruhların madde kâinatı ile iştirak ettikleri ilk safha olan ‘hidrojen-altı safhası’dır. (44, 40, 59, 39, 42, 41) Sistemimizde ‘insanlık safhası’ adını alan son safhanın tamamlanmasından sonra hidrojen âlemi terk edilir. (196, 193) Vazife safhası, Sevgi plânı

