“Dünya’yı idare Eden Vazife Plânı”, “Dünya idaresinde Vazifeli Plân” “Dünya–üstü Vazife Plânı” ya da kısaca Dünya idare Plânı; Güneş Sistemi’nin bir organı ve bir okul olarak işlev gören Dünya’daki her şeyi, idrakî zaman ve mekân imkânlarını kullanarak, Dünya’nın “manyetik alanlar sentezi” yoluyla, ‘Ünite’den gelen direktif ve icaplara göre, çeşitli plânlardaki (kademelerdeki) ‘organizasyon’larıyla, büyük bir ahenk içinde tek elden sevk ve idare eden; “Büyük Vazife Plânı’nın Dünya için vazifeli kısmı olan; Dünya-üstü vazife teşkilatıdır. (128, 170, 209, 179, 164, 249, 294, 75, 305, 48) Vazife Plânı, Plân, Dünya gezegeni
Tekâmül icap (Aslî icap) ve zaruretlerinin yerine getirilmesiyle ilgili olarak Dünya’da meydana gelen her şey, “Dünya’yı idare Eden Vazife Plânı”nın ‘tesirler’i ve kontrolleri altında cereyan eder. (128) “Dünya idaresinde Vazifeli Olan Plân”ın zaman ölçüsü ve idraki, dünyadaki basit zaman idrakiyle kıyas edilemez; “dünya-üstü zaman ölçüsü” nün –bizim ölçümüze göre– bir saniyesi içine, dünyada yüzyılların bile yeterli olamayacağı uzun süreli işlerin hepsi sığabilir. (209) Küresel zaman
Dünya’nın, manyetik alanı yoluyla sevk ve idaresi
Bir güneş sistemindeki kürelerde, o kürelerin tekâmül etmek üzere bedenlenen asıl sakinlerinden başka, o güneş sisteminin idaresinde vazife gören vazifeliler de vardır: (262) Bir güneş sisteminde, tekâmül eden basit varlıklardan (yani bedenli varlıklardan) başka, sistemin bütün geri kürelerinde ve özellikle güneşinde, o sistemdeki ileri inkişaf mertebelerine varmış bedenlilerin tekâmülleriyle ilgili her türlü imkânı sevk ve idare etme vazifesiyle yükümlü, ‘vazife plânı’nın kudretli varlıkları da bulunur. (262) Kuşkusuz bu kudretli varlıklar, o kürelerin maddeleriyle bedenlenmiş değildirler: (262) Onların bedenleri, ‘hidrojen âlemi’ne ait olmayan daha yüksek madde ortamlarından toplanmış materyallerle yapılmıştır ki, bu bakımdan onlara ‘beden’ demek caiz (doğru) değildir. (262) Onlar bu süptil maddeleri, ‘yükümlülük’lerinin ifasına en elverişli şekilde, bizzat kendileri toplar ve vazifelerini, o sistemin, vazifelerine uygun gelen kürelerinden birinde veya birkaçında, bu süptil maddeler vasıtasıyla yaparlar. (262) Onlar, sistemin istedikleri her küresinde bulunabilirler ki, üstte belirtildiği gibi, bunun enkarnasyon (Bedenlenme) mânâsında düşünülmemesi gerekir. (262) Mesela sistemimizdekiler, lüzumuna göre Güneş’i, Ay’ı, Mars’ı, Jüpiter’i ziyaret edebilirler. (262) İşte güneş sistemleri kürelerindeki basit, bedenli varlıkların inkişaflarına çeşitli şekillerde yardım edenler, bu vazifelilerdir; bunlar, sistemlerin çeşitli nizamlarının (İlâhî nizam) tatbikatlarında ‘vazife’ gören, vazife plânının varlıklarıdır. (262, 263)
Dünya, Güneş Sistemi içinde bir organdır ve Güneş Sistemi’mizin en ileri küresidir. (249, 263) Güneş’in inkişaf derecesi sistemdeki kürelerin inkişaf derecelerinden üstün olmayıp, birçoğunun altındadır. (261) Basit maddesi olan Güneş de sistemin geri bir küresidir. (263) Fakat maddesinin basitliğinden dolayı manipülasyonu (kullanılması) da kolaydır ve aslında bu yüzden, sistemin gezegenlerini ve özellikle Dünya’yı idare eden vazifeliler, daha ziyade Güneş’te bulunurlar. (263) Yani tüm gezegenlerin idaresinde rol alan vazifeli varlıkların daha çok Güneş’te toplanması, ona sistem içinde, bu bakımdan, ayrı (özel) bir yer verilmesine neden olur. (261)
Her gezegenin, güneş sisteminin ve galaksinin bir manyetik alanlar sentezi vardır; yüksek vazifeli varlıklar, vazifelerini bu alanlara tesir ederek yaparlar. (49) ‘Manyetik alan’lar yoluyla dünyaların, sistemlerin, güneşlerin hâl ve durumlarına tesir edebilecek hareketler, ancak çok Yüksek Plânların işidir ve kuşkusuz bunlar Aslî Prensibin (Aslî Prensip) icaplarına (Aslî icap) göre kontrollü olarak yapılır. (48)
Bir güneş sistemindeki herhangi bir kürede meydana gelecek değişiklikler de, o kürenin manyetik alanına yapılacak tesirlerle mümkün olur. (296) Yani bir kürede icap eden sayısız değişmeler; o kürenin manyetik alanına, sistemin güneşinden veya başka bir yerden gelecek tesirlerle meydana gelir ki, bu tesirler de vazife plânının o sistemde vazifelenmiş bulunan varlıkları tarafından direkt veya endirekt olarak gönderilir. (296)
Dünya’nın idaresinde vazifeli varlıklar da mesela Dünya’daki küçük veya büyük tabiat olaylarını Dünya’nın kapsamlı ve geniş manyetik alanından istifade ederek, bu alana çeşitli tesirler göndermek suretiyle meydana getirirler. (48) Tabiat. Dünyadaki bütün hareket ve sonuçları meydana getiren tesirler, ‘Ünite’den süzülerek gelen aslî direktiflere göre, dünyanın muhtaç olduğu (ihtiyaç duyduğu) durumları sağlamak vazifesiyle yükümlü (Yükümlülük) Yüksek Plân’dan direkt veya endirekt olarak Dünya’nın manyetik alanına inmektedir. (305) Bu tesirlerin dozları; ne biraz fazla, ne de biraz eksik olmamak üzere, tam kıymetleriyle gönderilmekte ve böylece aslî icaplar yerine getirilmektedir. (305) Mesela Dünya’da bir deprem, bir volkanik püskürme, bir tufanın ortaya çıkması gibi büyük tabiat olaylarının meydana getirilmesi, manyetik alanına vazifeliler tarafından gönderilen tesirlerle sağlanır. (66)
Dünya idaresindeki organizasyonlar ya da gruplar
‘Organizasyon’larda ve organizasyon sistemlerinde (Organizasyon sistemi) vazifeli varlıklar, vazifelerini, kendi organizasyonları içinde, üç genel ve koordine vazife kadrosunun (Üç ana kadro) Ünite’den gelen prensip ve direktifleri altında, kıl kadar şaşmadan yerine getirirler. (241) Bu vazifeler çeşitli ‘âlemler’e ait sayısız işlerdir. (241) Mesela Dünya ile ilgili çeşitli vazifeler ve bu vazifeleri gören, birbirine bağlı sayısız organizasyondan bazıları şunlardır: (241)
• Dünyaya has (özgü) zaman (Yüzeysel zaman) istasyonları (organizasyonları). (241)
• Kaba hareket (kaba maddeyle ilgili hareket) faaliyetlerinin idare edilmesi ve bunları idare eden istasyonlar (organizasyonlar). (241)
• ‘Ferdî plân’ların ve küçük grupların tekâmül plânlarının (küçük grupların mâşerî plânlarının) idare edilmesi ve bunları idare eden istasyonlar (organizasyonlar). (241)
• Nihayet, gittikçe büyüyen, kapsam kazanan, geniş çaplardaki kitlelerin genel tekâmül hamlelerinin, plânlarının ve ilgili madde inkılâplarının sevk ve idare edilmesi ve bunları sevk ve idare eden, yürüten istasyonlar (organizasyonlar). (241) İşte ‘İlâhî Nizam ve Kâinat kitabı’nın meydana getirilmesi yolundaki faaliyetler de, bu vazifeler (organizasyonlara ait vazifeler) meyanında (arasında) bulunmakta olup, “yüksek vazife plânı”ndan “büyük bir organizasyon” un dünya inkılabına (İnkılap ve intikal devri) ait (ilişkin) işleri arasındadır. (241)
Muazzam kâinat organizasyonu içinde kâinatın bir zerresinin zerresinden daha küçük olan Dünya’mıza ait faaliyet mekanizmalarından biri; bu sahada vazifeli olan bir grup idarecisi tarafından, daha açık bir deyişle Dünya işleri nizamında çalışan “teknik idare grubu”nun idarecisi olan vazifeli bir Plân tarafından –Dünya’ya ilk kez– verilen şu yüksek bilgilerle izah edilmekte ve vazife organizasyonları hakkında bir fikir vermektedir: (74)
“Türlü tekâmül ihtiyaçları için, en ağır madde hâlinden en hafif madde hâline kadar sonsuz transformasyonlar, deformasyonlar ve formasyonlar olur. (74) Bu maddi değişiklikler, kâinatın genel idaresiyle vazifeli varlıkların direktif ve kudretleri kanalıyla ve belirli sahalarda vazifelenmiş varlıkların faaliyet ve işçiliğiyle sonuca ulaşır. (74) Kâinatın teknik muhtevasının unsurları olan daimî değişmeler, vazifeli pek çok varlığın eseridir. (74-75) Bu vazifelileri sevk eden varlıklar ise gittikçe yükselerek (Ünite’ye kadar, hiyerarşik şekilde kademe kademe yükselerek) Ünite’deki genel sorumluluk ve güçlere râci (Ünite’deki genel sorumluluk ve güçlerle ilgili) olurlar. (75)
“‘Yüksek prensipler’in icabı olarak vukuu yakın (olma zamanı yakın) bir değişmenin, olması gerekenin direktifi bize (Dünya’yı idare eden Plân’ın ‘teknik idare grubu’nun idarecisi olan Vazifeli Plân’a) gelir. (75, 74, 241,164)
“Kâinatın tekâmül eden her bir varlığı için, onların ihtiyaç ve fonksiyonlarını kontrol ve tespit eden diğer vazifeli gruplar, bu varlıkların ‘liyakat’ ve ihtiyaç derecelerini ve onlar hakkında yapılması gerekeni bize (Dünya’yı idare eden Plân’ın ‘teknik idare grubu’nun idarecisi olan Vazifeli Plân’a) bildirirler. (75, 74, 241,164) Kader mekanizması. Yani yüksek prensiplere paralel olarak “direktif veren yüksek varlıklar”dan başka, bize (Dünya’yı idare eden Plân’ın teknik idare grubunun idarecisi olan Vazifeli Plân’a) faaliyetlerimiz hakkında tamamlayıcı enformasyon veren diğer başka vazifeli gruplar da vardır. (75, 74, 241,164)
“Bir örnek vereyim: Dünya hayatını yaşayan bir insan tasavvur ediniz! (75) Onun tekâmülü için belirli bir değişikliğe, belirli bir malzemeye ihtiyacı vardır. (75) Buna ya liyakat kazanmıştır ya da bu onun ‘sınavlar’ının, ‘teşevvüş’ünün, kısacası fonksiyoner özelliklerinin bir icabıdır. (75) Bu icabı ölçüp biçen, derecelendiren, zamanını ve mahiyetini tayin eden grup, bir başka gruptur. (75) O grubun bize yardımı; sözkonusu insan için meydana gelecek olayın niteliklerini, miktarca değerini, zamanını, kısacası bizim yapmakla yükümlü (Yükümlülük) olduğumuz tüm ayrıntıları hazırlayıp vermesidir. (75)
“Mesela o insanın hasta olması icap ediyorsa hastalığın türü, ağırlık veya hafiflik derecesi, uzunluğu, kısalığı, tedavi imkânları bize bildirilir. (75) Ayrıntılara biraz daha gireyim: Mesela bu hastalığı ağırlaştırıcı nedenler olması gerekiyorsa o kimsenin, imkânı az bir yere sevk edilmesi, tedavi edecek doktorun teşhiste yanılması gibi hususlar da eksiksiz olarak verilir. (75) Artık o bir tek kişinin bu durumundaki tekâmül malzemesinin sağlanması için –icap ederse– birkaç varlık çalışacak; biri bünyeyi hazırlayacak, bünyedeki mikropların faaliyetini sağlayacak; bir diğeri o hastayı teşhis edecek doktorun fikrî durumunu, o belirli anda, icap ettiği gibi tesir altında bulunduracaktır. (75)
“Bu teknik faaliyetlerin sahaları da pek çok branşa ayrılır. (75) Bunlar arası ndan önemli birkaçını sayacağım: (75) Mesela, insanların hâlet-i ruhiyelerini (ruhî hallerini, psikolojik hallerini) belirli form kalıplarına bağlamak, mevziî (lokal, mahalli, yerel), sosyal formları kurmak ve son bir örnek vereyim, medyomları idare etmek. (75-76) Bunlar gibi çoğaltılabilecek, mahiyet ve önemleri birbirinden farklı pek çok faaliyet branşı vardır. (76) Bunların (grupların) her biri kendi kadrosu dahilinde, kendi tekniğiyle çalışır. (76) Bu belirli faaliyet kadrolarının her birinin tekniği farklıdır. (76) Mesela, tabiatta meydana gelen fiziksel değişiklikleri yapmakla yükümlü olan grup, medyomları idare edemeyeceği gibi, medyomları idare eden grup da sosyal olayları kuran grubun vazifesini ifa edemez. (76) Zaten çalışma zeminlerinin farklı oluşu, bütün bu grupların çalışma tekniklerinin farklı oluşunu icap ettirir. (76)
“Bu ‘teknik vazife’li gruplar belirli vazifeleri yaparken birçok imkândan istifade ederler. (76) Bu imkânlar mahiyet itibariyle çok değişiktir. (76) Bu arada size teknik terimler verme imkânı bulamayacağım. (76) Çünkü bu faaliyetler sırasında kullanılan güçlerin ve imkânların kelimelerle ifade edilmesi ve nitelenmesi zor, hatta bazen imkânsızdır. (76) Ancak, onlara yakın bir mânâ taşıyan, onları en uygun şekilde ifade edebilecek terimleri kullanmakla yetineceğim: (76) Kullanılan güçler; elektromanyetik güçler, mekanik güçler, birçok güçlerin bileşkesi olan biyolojik güçler ve kozmik güçlerdir. (76) Bunları elde etmek için uzay imkânlarından (kozmik imkânlardan), bedenini terk etmiş serbest (ölüm olayıyla bedenini terk etmiş, bedensiz) varlıkların enerjilerinden, üst ‘âlemler’deki varlıklardan yayınlanan enerjilerden ve insanlar, hayvanlar, bitkiler gibi bedenlilerin güçlerinden –ki kuşkusuz onlar bunu (güçlerinden yararlanıldığını) bilmezler– yararlanılır. (76) İşte bütün bu imkân ve kaynaklardan elde edilen enerjiler, bizim enerjimizi takviye ederek, (altımızdaki) vazifelilerin de sevk edilişleriyle belirli sonuçları meydana getirirler: (76)
Bir cismin dengesinin bozulması (değer farklanması), mesela rüzgâr yönünün idare edilmesi, lokal bir deprem için gereken denge değişikliğinin yaratılması vs. (Düalite prensibi) İşte bütün bunlar için gereken şartların meydana getirilmesi, bu saydığım (üstte belirtilen) kaynaklardan yayınlanan enerjilerle ve o enerjilerin belirli ve uygun değer ve tarzlarda, vazifelileri tarafından kullanılmalarıyla olur. (76)”
İnsanların liyakatlerine göre, olaylarla, ahenkle sevk ve idaresi
Güneş Sistemi’mizin küreleri arasında inkişaf malzemesi en bol olanlardan biri Dünya’dır. (179) Bu malzemelerin de çeşitli ihtiyaçlara göre tanzim ve tertip edilmiş, insanların işlerine yararlı hâllere sokulmuş olmaları gerekir ki, işte birer vazife olan bu işleri, vazife plânı nın bu işlerle vazifelenmiş varlıkları, liyakat ve kudret derecelerine göre, dünyaya tahsis edilmiş çeşitli vazife ‘organizasyon’ları içinde yaparlar. (179) Doğal olarak bu, yukarılardan gelen direktiflere uygun olarak yapılır ve vazifelilerin yaptıkları bu yardımlarla dünya varlıklarının (bitki, hayvan ve insanların) inkişaflarına yararlı bir sürü tertip, düzen ve oluşumlar meydana getirilir. (179) Yüksek kâinat mekanizmasına bağlı vazifeliler, varlıkların, beden hayatlarındaki vazifelerinde başarı kazanmalarını sağlayacak ‘cehit’ ve gayretleri göstermelerine zemin hazırlamak için, önlerine –tekâmül malzemeleri olarak– gerektiğinde şartlarını ağırlaştırıcı, güçleştirici ve bazen de imkânsızlaştırıcı bir sürü olay sürerler. (78)
Dünyada olup biten olayların hepsi ‘Ünite’den gelen direktif ve icaplara göre ayarlanır ve öyle (ayarlandıktan sonra) olur. (294) Her şey, varlıkların bizzat çalışarak kazanmış oldukları liyakat derecelerine göre, ‘aslî icap’ların direktifi altında, ‘aslî zaman’ın yardımıyla, ‘kader mekanizması’nın ölçüp, takdir ederek hükümlendirdiği tarz ve şekillerde, ‘vazife plânı’nın ilgili vazifelileri tarafından yapılmaktadır. (294) Dolayısıyla dünyada vuku bulan (olan) hiçbir şey plânsız olmayıp, her şey muazzam bir tekâmül plânının tatbikatı gayesine yönelik olarak belirli ölçülere göre meydana getirilmekte, her şey büyük hesaplara, çok ince ve kapsamlı teknik esaslara dayanmaktadır. (294, 305,162)
Zaman ve mekânla kaim olan (varlık gösteren) bütün ‘realite’ler, insanların özgürlük esasına dayanan ‘cehit’ ve gayretleriyle, lâyık olacakları (Liyakat) veya kazanabilecekleri derecelerin, yine zaman ve mekân ile ölçülüp biçilmiş, yani zaman ve mekân kadrolarında (Üç ana kadro) vazifeli varlıklar tarafından takdir edilmiş birtakım icap zaruretleridir. (234)
İnsanlar nazarında iyilik, kötülük, bozukluk, düzensizlik, mânâsızlık, alçaklık, yükseklik, münasebetsizlik gibi görünen şeylerin hepsi izafîdir. (273) Görünüşlere bakarak yapılan bu değerlendirmeler, insanların kâinat nizamı (İlâhî nizam) ve ahengi hakkındaki görüş noksanlıkları yüzünden vardıkları kısır yargılardan ibarettir. (273) Bir arslanın, kendisini müdafaadan âciz bir geyiğe saldırarak onu parçalayıp yavrularına yedirmesi, büyük balıkların küçük balıkları yutması, bitki, hayvan ve insan âlemlerinde sayısız birbirini öldürme ve yeme gibi çirkin görünen hâller, aslında büyük ahengin icaplarına uygun, idare mekanizmasına mensup vazifelilerin kontrolleri altında cereyan eden, lüzumlu, zorunlu ve muhakkak surette hayırlı durumlardır. (273-274)
Ferdî ve mâşerî plânlarla ilgili ayarlamalar
Bedenlerin epröv hayatlarında birbiriyle iştirak ederek kurdukları birçok husus, dünya üstüne, vazife plânına hazırlanışın bir ifadesidir. (174)
Bedenlerin epröv hayatlarında birbirleriyle iştirak ederek kurdukları, ‘ferdî plân’ın üstünde yer alan bir ‘mâşerî plân’ vardır ki, bu plân, insan varlıklarını vazife plânına hazırlama gayesine yönelik olmakla birlikte, aynı zamanda, ferdî plânları da “ikinci derecedeki bir mekanizma”yla ayarlayan komplike bir plândır. (174) Bu ayarlanmalar Ünite’den gelen direktiflere göre vazife plânının tesiri ve kontrolü altında olur. (174) Yani fertler, yaşamakta oldukları mâşerî plâna vazife plânının çeşitli kademelerinden akan sayısız tesirin hazırladığı sonsuz hayat kombinezonu içinde, kendi epröv, sınav ve inkişaf sahalarını bulurlar. (174) Fertteki tesirlerin yükü arttıkça, inkişaf hızlandıkça, idrak olgunlaştıkça ferdin plânıyla ilgili mâşerî durumlar da ona göre ayarlanır. (174)
Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur: (174) Tek fert için mâşerî durum (tüm topluluğun durumu) değil, mâşerî kadronun (mâşerî plâna mensup fertler topluluğunun) her ferdi için mâşerî durum hazırlanır. (174) Bu, çok kaba bir örnekle şöyle açıklanabilir: 100 fertlik bir mâşerî plânda bu fertlerden “a” için 99 ferdin durumu sözkonusudur. (174) Fakat aynı yüz kişiden “b” için de, “a”nın da dahil olduğu diğer 99 kişinin durumu sözkonusudur. (174) “C”nin durumu, “a” ve “b”nin de dahil olduğu 99 kişinin durumuna göre ayarlanır. (174) Yani bir kişi için 99 kişi seferber edilmez. (174) Vazifeliler son derece ince tertiplerle bu 100 kişiyi birbirleri için vazifelendirirler. (174)
Kuşkusuz bu 100 kişinin tekâmül ölçüleri birbirinin aynı değildir. (174) Herkesin ihtiyacı ve tekâmül icabı, yine aynı ince mekanizmayla değişir; “a”nın 99 kişiye karşı durumu ile “b”nin 99 kişiye karşı durumu aynı değildir. (174-175) Aynı şekilde, bu mâşerî plân içinde maddeye karşı durum da her bir fert için değişir. (175) Bütün bunlar, vazifeli varlıkların vazifeleri icabı olarak gönderdikleri tesirlerin, madde kombinezonlarında ve bedenlerde meydana getirdikleri “miktarî değişmeler”le (Düalite prensibi) olur. (175)
Buradaki mekanizmalardan haberi olmayan fertler, anlayamadıkları birtakım esrarlı olaylar içinde yuvarlandıklarını zannederler. (175) Bu 100 kişilik mâşerî plân içindeki icaplara tâbi olarak meydana gelen miktarî değişmeler kombinezonuna göre; bir insanın fakir oluşuna karşılık, diğerinin orta gelir düzeyinde, bir diğerinin de zengin oluşu; birinin kültürlü, ötekinin cahil oluşu; birinin şoför, diğerinin müzisyen, bir diğerinin de çöpçü oluşu; birinin mutlu, diğerinin mutsuz oluşu; birinin iyi, diğerinin kötü oluşu; birinin hastalıklı, diğerinin sağlam oluşu; birinin huylu, diğerinin huysuz oluşu; birinin egoist, diğerinin diğerkâm oluşu; kısacası hepsi, hep zaman ve mekân kadrolarında, Aslî Prensibe göre (Aslî Prensibin icaplarına göre), inkişaf icaplarının yerine getirilmesi için Ünite’den süzülerek gelen tesirler kanalıyla, ferdî ve mâşerî miktar değişmeleri tekniğiyle meydana getirilirler ki, aynı mekanizmaya tâbi maddelerin miktar değişmeleri de, o mâşerî plândaki insanların üstte belirtilen bu durumlarına göre ayarlanır. (175) İşte toplulukların insanlara görünen zâhirî (görünürdeki, görünüşteki) gayelerinin ötesinde gizlenmiş hedefler bunlardır. (175) Uluslar
Basit bir kuş varlığının bile bir mâşerî plânı olur: Kâinatşümûl bir varlık hâline gelinceye kadar yürüyeceği yol üzerinde, onun ferdî plânlarına bağlanan, diğer mâşerî plânlarla direkt veya endirekt tertipler ve nizamlarda ilişkileri kurulan bir mâşerî plânı mevcuttur ki, bütün bu ferdî ve mâşerî plânların icaplarına uygun çeşitli çevre ve tabiat şartları ile bu plânlar ayarlanır (birbirlerine ayarlanır). (268) Bu ayarlamalarda, nizamlaşmalarda ve ahenkleşmelerde dereceleri çok değişik, kimisi tümüyle otomatik, kimisi yarı idrakli, kimisi tam idrakli bir sürü vazifeli varlık vazifelenerek çalışır ve bunların üstünde de, yüksek, üstün vazife plânı varlıkları birer idareci olarak, Ünite’den aldı kları icap direktiflerine göre, kendi direktif ve kontrolleri altında, onları sevk ve idare ederler. (268, 78, 172, 244)
Ulus veya devlet gibi büyük toplulukların sevk ve idaresi ve ilgili organlar
Dünyadaki ulus, devlet, ‘aile’ gibi bütün toplulukların sevk ve idaresi yukarı lara bağlıdır. (179) Bütün bu bağların gayesi de vazife plânı sezgisine hazı rlanmak, bu plâna liyakat kazanabilmek ihtiyacıyla dünyaya inmiş varlıkların, yani insanların, hedeflerine ulaşabilmelerine yardım etmektir. (179- 180) ‘Uluslar’ın bağlı bulundukları sistemler, kâinatta daha kapsamlı, birbirine bağlı büyük vazife organizasyonlarının küçük birer unsurudur. (172) Organ, Organizasyon. Bu unsurlar, dünyadaki herhangi bir ulusun veya devletin inkişafı icaplarına göre çeşitli formlar alırlar. (172-173) Buradaki gaye, dünyadaki her vasıtayla olduğu gibi, ulus ve devlet toplulukları vasıtasıyla, insanları –toplu hâlde– vazife plânı sezgilerine otomatik, yarı idrakli ve idrâkli olarak hazırlamaktır. (173)
Ulusların inkişaf yolundaki faaliyetleri otomatik, yarı idrakli ve idrakli, diğer birçok, bedensiz vazifelilerce (organlarca) yapılan faaliyet eşliğinde olur. (172, 268, 78) Hâmi ve yardımcı varlıklar. Bu vazifeli organlar, her biri, dünyada ulus veya devlet dediğimiz topluluğu teşkil eden fertlerin, grupların faaliyetleri üzerinde vazife almış, üstün bir organizasyonun ‘organ’larıdır. (172) Şu hâlde bir ulus içindeki iş görme disiplini ve vazifenin şaşmayan nizam ve tertipleri, o ulusun veya devletin bağlanmış olduğu dünya-üstü bir sistemden gelmektedir. (172) Bu da hiç şüphesiz o ulusun tüm bireyleriyle kazanmış olduğu liyakatin derecesine ayarlıdır. (172) ‘Tabiat’ olaylarının bir nizam dahilinde meydana getirilişleri, dünya çapındaki siyasi, iktisadi, ilmi durumlar ve bu meyanda bütün tâli kurumlarıyla (teşekkülleriyle) kurulmuş uluslar, devletler, aşiretler, cemaatler hep Ünite’nin direktifleri altındaki büyük organizasyonlarda vazifeli ‘organ’lar tarafından sevk ve idare edilirler. (179)
Bir ulus camiası içinde bir sürü mâşerî plân, yani topluluk bulunur ki, bu toplulukların görünüşte birbirlerine bağlı görünen ve öyle görünmesi icap eden durumları, aslında vazife organizasyonlarının gördükleri fonksiyonmanlara (fonksiyon görme, vazife görme, işleme) tâbidir. (175) Dünya üzerinde hiçbir ulus diğerlerinden ayrı ve tek başına değildir. (170) Hepsi aynı gaye yolunda direkt veya endirekt bağlarla birbirine bağlıdır. (170) Bu kurumların hepsi, insanları dünya-üstü vazife plânının hedeflediği noktalara götürmekte ve hepsi büyük bir ahenk içinde aynı elden sevk ve idare edilmektedir. (170) Vazife plânındaki varlıklar, bu işi bütün sorumluluklarını müdrik olarak yürütürler. (170)
Vazife plânından gelen vazifeli bedenliler
Vazifeliler tarafından medyomlar vasıtasıyla dünyaya verilen bilgiler, genellikle mâşerî plânlarla ilgili çok büyük hareketleri meydana getirirler. (160) Kontrollü irtibat. Vazife plânının yüksek varlıkları çok istisnai hâllerde; insanlar arasında büyük bir hareketi uyandırabilmek, onlara kitlesel hamleler kazandırmak, genel ve mâşerî tertipler, nizamlar ve usuller dahilinde yetiştirici bilgileri vermek, kısaca, dünyada hızlı inkişafları sağlamak için, bazen bizzat kendileri de dünyaya inerler, hem idareci, hem de mürşit (bazen idareci, bazen mürşit) durumlarda faaliyet gösterirler. (160)
Kurulacak bir dinin (Dinler) vecibelerini insanlara tebliğ etmek, öğretmek ve bu öğretilenlere insanların ilk intibaklarını sağlamak üzere yüksek vazife plânından dünyada bedenlenerek insanlar arasına karışmış vazifeli bedenlilere insanlar “peygamber” veya “kurtarıcı” demişlerdir. (161) Bu kudretli varlıklar daimî surette irtibatta bulundukları yüksek vazife plânından aldıkları üst bilgileri insanlar arasında yaymak için kurdukları din kurumlarıyla dünyada büyük ve toplu inkılâplara (dönüşümlere, devrimlere, reformlara) neden olmuşlardır. (160)
Vazife plânında tek bir fert hâlinde herhangi bir faaliyet sözkonusu değildir, gruplar hâlinde çalışılır ve idraken birleşmiş varlıklardan oluşan böyle bir grup içinde ayrı ayrı kimlikler sözkonusu olmaz: Her bir grup tek bir fert sayılır; o grubun her ferdi grubun kendisidir, grup da tek bir ferttir. (243) İşte vazife plânındaki kolektifliğin dünyada bilinmeyen ve uygulanması mümkün olmayan karakterlerinden biri de budur. (243) Dolayısıyla vazife plânındaki vazifeli bir varlığın bir işte vazifelenmesi demek, o vazifelinin tâbi olduğu grup bütününün o işte vazifelenmesi demektir. (243) Çünkü o gruptaki idraklerin hepsi tek bir idrak hâlinde o ‘vazife’ üzerinde toplanmış bulunur. (243)
Mesela vazife plânındaki bir ‘organizasyon’a tâbi olup, dünya çapında bir hareket yaratmak vazifesini üzerine almış bir vazifelinin bu büyük vazifeyi yerine getirmek üzere dünyada ‘bedenlenme’si gibi ender olaylarda, bu bir tek “bedenli vazifeli varlık”, dünyada iken plânından ayrılmış ve görünüşe göre tektir: (243) Fakat aslında onu destekleyen; ‘Plân’ına mensup tek bir ‘varlık’ değil, o varlığın tâbi olduğu organizasyonun “vahdet hâlindeki tüm organları”dır. (243) Organ
Dünya’yı idare eden Plân’ın Dünya’ya bir hediyesi
İstikbale ait sözler, bazı kayıtlar altında, ancak ‘hakikatler’in tahakkuk etmekte bulunduğu vazife plânlarında söylenebilir ki, işte istikbale ait sözlerin de aktarıldığı ‘İlâhî Nizam ve Kâinat kitabı’, ‘Ünite’ denilen idrak vahdetinden, insanların tekâmül ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde, vazifelileri tarafından dünyaya verilmiş olup, Büyük Vazife Plânı’nın “Dünya için vazifeli olan kısmı”nın (Dünya’yı idare eden Vazife Plânı’nın ya da Dünya idaresinde vazifeli olan Plân’ın) Dünya’ya bir hediyesidir. (5, 164, 236, 128, 208)

